Günümüz
Türkiye'si gitgide siyah ve beyaz ya da iyi ve kötü olmanın
zorunlu olduğu bir hale doğru evriliyor.
Zamanın
Başbakanı şimdinin Cumhurbaşkanı'nın söylediği ''bitaraf olan bertaraf olur''
sözü son hızıyla toplumsal etkisini göstermekte.
Bu
taraflaşma tarafı olunan cephenin gözü görmeyen kulağı
duymayan sadece savunmaya odaklanmış mankurt bir üyesi olmaya
yönlendiriyor insanı.
Bu
zihinsel bir saçmalama yaratıyor,üstelik malesef toplumu doğrudan
etkileyen bir durum.
Elbette
bu şekilde bir yere varmak mümkün değil.Her şeyden önce bu
dünyada bir insan olduğumuzu sonrasında bu ülkenin bir vatandaşı
olduğumuzu unutmamak zorundayız.
Yazıda
başlığımız 2 bölümden oluşuyor bu 2 öğeyi sıra ile
değerlendirmek istedik.
-EZANLAR
DİNMESİN-
Türkiye
hepimizin bildiği gibi çoğunluğu müslüman bir ülke.Ancak bu
din ve diyanet ile ilgili yapılan yanlışların önüne geçmekte
bir engel olmamalı.
Genel
açıklamalar ve yaklaşımlarımızda İslam'ın hoşgörü ve
iyiliği emrettiğinden bahsederken uygulamada zorlama ve baskı
inancıymışçasına hareket etmek genele yayılmış bir durumda.
Ancak
bu dini yozlaştırıyor ve bağnazlaştırıyor.
Bir
şeyi net anlamak durumundayız İslam inancına göre Allah tüm
dünyaya okumaları ve kurallarına göre yaşamaları için Kuran-ı
Kerim'i göndermiştir.
Kuran-ı
Kerim'e göre yaşarsanız bu ve öteki dünyanızın huzur içinde
olacağı İslam dininin temel mesajıdır.
İşte
merkeze bu gerçekliği alırsanız her şey netleşecek.
Tarikat
liderleri,dini kanaat önderleri,Diyanet İşleri Başkanlığı,İlahiyat
Profesörleri ve tüm din alanında eğitim almış kişiler gerektiği
zaman sonuna kadar ve hatta sertçe eleştirilebilmeli ve
eleştirilmelidirler.
Aksi
halde içlerinde kötü niyetli olanlar bireylerin inandığı dini
kendi çıkarları doğrultusunda özgürce kullanır,masum inançları
kirletmeye meyilli olurlar.
Aynı
şekilde doğruyu ve iyiliği konuşan kişi ya da kurumlar yalnız
bırakılmamalı doğruyu ve iyiyi anlattıkları için
desteklenmelidirler.
Aksi
halde sizin tertemiz bir yürekle inandığınız dinin negatif
algılanmasına katkıda bulunmuş olursunuz.
Ruhunuza
ve inandığınız kutsal kitaba aykırı gördüğünüz her dini
açıklamanın karşısında bir bayrak gibi sert ve özgür hareket
etmediğiniz sürece ''EZANLAR DİNMESİN'' görüşüne zarar
verirsiniz.
Ne
zaman özgürce ve gerekirse kendinizden olana dahi haddini
bildirmediğiniz bu karanlık günler biter işte o vakit inandığınız dine zarar verenlerin karşısında özgür bir bayrak gibi dalgalanırsınız.
Ve
unutmayın
Kuran-ı
Kerim Kaf Suresi 16.Ayet'de der ki ''Andolsun
insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını
biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.
''
Birilerinin
çıkarları için ve onun yanında yer almak uğruna yalanlara ve
yanlışlara alkış tutarken bu Ayeti düşünmek zorundayız...
-ÇOCUKLAR
ÖLMESİN-
Çocuklar
bir toplumun bugüne kadar yaptığı hiçbir hatada payı ve bilgisi
olmayan üyeleridirler.
Toplumla
temel bağları ailelerinin onları bulundukları topluma dahil etmiş
olmalarıdır.
Biz
millet olarak çocukları samimiyetle severiz,sadece kendi
çocuklarımızı da değil çocukları severiz.
Elbette
dünya milletleri ekseriyetle çocukları sever ancak bizim burada
farklı ve yoğun bir tavrımız var.
Eski
hikayelerimizde,masallarımızda çocuklara değinmemiz ya da sırf
onlar anlasın,eğlensin,ruhları gelişsin
diye yazılan edebi metinlerimiz,masallarımız,tekerlemelerimiz,oyunlarımız çoktur.
En
küçük köylerimizde bile onları eğlendirmek için oyunlar
üretilmiştir.
Sert
mizacın ağırlıklı olduğu bir toplum olsak da çocuk sevgisi en
sert bireylerimizin bile içtenlikle sahip çıktığı bir konudur.
Türkler
balalarına gerçekten önem verirler.
Elbette
tarihsel yozlaşmalarımız nasıl ki benliğimizde karakterimizde
bozulmalar yarattıysa,toplumsal olarak çocuklarla ilişkilerimizde
de sorunlar yaratmıştır.
Ancak
bu bizde bir yozlaşma sonucudur toplumsal bir yaklaşımımız ya da
geleneğimiz değildir.
Örneğin
sapkın taciz içeren davranışlar genel olarak kötü ve iğrenç
kabul edilir hele ki bir çocuğa yapılıyorsa bu genel olarak bu
milletin her sağlıklı ve normal bireyini çıldırtır.
Böyle
bir topluma çocuklar ölmesin diye bir geri bildirimde bulunmak hele
ki bunu PKK ve ortakları referans alınarak yapmak terbiyesizliğin
kelimelerle vücut bulmuş halidir
Bu
hadsizliğin temel iki nedeni var;
PKK
ve onun siyasal fikriyatı HDP ve ilintili kuruluşlar kendi amaçları
uğruna tüm sosyal meselelere eğilmiş gibi gözükürler bunu daha
önceki yazılarımızda işlemiştik.
PKK
çocukları dağa çıkarıp onları militan yapmakta ve tüm iğrenç
işlerinde kullanmaktan geri kalmaz ancak toplumsal tanıtımında
''Çocuklar Ölmesin'' mottosunu kullanır.
İşte
iğrençliğin ve ikiyüzlülüğün en büyük resmi!
Merak
eden herkes Google ya da benzeri arama sitelerine PKK çocuk
ölümleri vb yazarak aratıp bir çok şeye ulaşabilir.
Emin
olun ulaştığınız bilgiler gerçeğin çok çok küçük bir
kısmı.
Çocuklar
Ölmesin diyerek yüzsüzce yalancı ve samimiyetsiz bir kampanya
yapmalarının temel birinci sebebi bu insanların duygularını
kullanma tavırlarıdır..
Temel
ikinci neden ise mevcut hükümete olan düşmanlığın bu konuda
malzeme edilmesi.
AKP
Hükümeti'nin başa gelme sürecinden tutun geldiğimiz 2016 yılına
kadar en büyük muhalefeti olan bir zihniyetin blog adresidir bu.
Geçmişte
AKP ile kol kola fikri ya da hukuki operasyonlar yaparken
birbirlerinin ensesini sıvazlayanlar bugün bizim gibi düşünenlere
muhaliflik öğretme çabasındalar!
AKP
bugün bu kadar pervasız ise bu zihniyet yüzündendir!
Ancak
AKP'ye muhalifsiniz diye devletin temel sorunu olan PKK terörü ile
mücadeleyi yanlış bulursanız hükümetin değil devletin muhalifi
olursunuz.
AKP
bir iktidar partisidir ne kadar pervasız davransa dahi bir gün
hükümetten gidecek ve yaptıkları tamamen
yargılanabilecektir.Devleti yönetenler ne kadar güce sahip olursa
olsun gün gelip yargılanacak konuma gelecektirler.
Bununla
beraber şu an bir çok sivil toplum örgütü ve muhalif siyasi
hareketler tarafından yapılan operasyonlarda herhangi bir
çocuğumuza zarar gelip gelmediği incelenmekte,yapılan bir yanlış
varsa hesabı sorulmak için gözlem yapılmaktadır.
Peki
kuruluşundan itibaren çocuk ve bebek katili olan,öldürdüğünden
daha fazla sayıda çocuğun örgüte katılımını ve
kullanılmasını sağlayan PKK'yı yargılayacak mekanizma nedir?
Kendi
içlerinde bir tiyatro ihtimalini bir kenara bırakarak ciddiye
alırsak eski Diyarbakır Belediye Başkanı bugün Şanlıurfa
milletvekili Osman Baydemir “Silahlı
mücadele miladını doldurmuştur” dedikten sonra
Pkk
Terör Örgütü Başı Öcalan'ın avukatlarına
''Türk
basını çok tecrübeli hemen o eğilimi ön plana çıkarıp, “İşte
muhatap alınması gerekenler bunlardır” diyor. Bunlar hiçbir
şeyden de korkmuyor lar mı? Gençlerin öfkesinden de mi
çekinmiyorlar? Ben Diyarbakır gençlerini bilirim, onun ağzını
yırtarlar, müsaade etmezler. herkes kendi işini yapacak. Kandil’in
bile üstesinden gelemediği bir konuda sen nasıl böyle olmalı
dersin, kurucusu sen miin?Bunlar ahlaki değil, saygısızlıktır.
Siz de gidip bunları anlatacaksınız, kendilerine diyeceksiniz ki,
Apo vicdan sahibidir ama bu tür şarlatanlıklar karşısında da
asla taviz vermez, bunlara karşı çok acımasızdır,
Şarlatanlığın, soytarılığın gereği yok.''
açıklamasında
bulunduğu basında yer almıştır.
Bu
küçücük bir örnek buyrun inceleyin PKK tarihini zulümlerini ve çocuklara tavırlarını görün...
Böyle
bir terör savunucusu yapı gerçekten çocukları düşünebilir mi!
Çocuklar
bizim şimdimiz ve geleceğimizdir milletimizin her bilinçli bireyi
çocuklar için kendi önceliklerini geri plana atmaya hazırdır.
Bizler
yüksek sesle bağıracağız ÇOCUKLAR ÖLMESİN,KAHROLSUN ÇOCUK
KATİLİ PKK diye içinizde gerçekten samimiyet varsa sizde gönülden
bunu söylemelisiniz.
BU
TOPLUM NE MÜSLÜMAN GÖZÜKEN GERİCİ TERÖRÜN,NE İNSANCIL
GÖZÜKEN BÖLÜCÜ TERÖRÜN MAŞASI OLMAYACAKTIR!
Saygılarımızla
www.mhpyianlamak.blogspot.com