Kaos kelimesinin
dilimize nasıl geçtiğini araştırınca Fransızca ''chaos''
kelimesiyle karşılaşıyoruz.
Kaos mana olarak
ise ''mutlak düzensizlik hali'' olarak tanımlanıyor.Kelimenin
kökenini araştırmaya devam edersek daha gelişmiş sonuçlar da
elde edebiliyoruz.Ancak yazımız için bu kısmı yeterli, ''mutlak
düzensizlik hali''.
Son dönemki
hal-i pür melalimizi kaostan daha iyi tanımlayabilecek bir sözcük
bulamayız.(Elbette argoya başvurmadığımız takdirde) Ancak kaos
kavramını ülkemiz için yorumlarsak ne kadar büyük bir kaos
içinde olursak olalım yüklü miktarda sakinleştirici kullanmış
bir insanın haliyle olanları umursamamazlıktan geliyoruz.
Umursamamak
kelimesi belki burada tam manasını karşılamıyor olabilir,kast
ettiğimiz umursamamazlık olanlara karşı minimum ölçüde ve
gereksiz bir kabullenişle tepki verme hali.
İsterseniz
konunun daha iyi anlaşılması için örneklerle somutlaştırma
yöntemine gidelim.
Örnekleri
verirken hem yazıyı uzatmamak hem de sadece kısıtlı bir zaman
diliminin ciddiyetini anlatmak adına sadece 2016'nın ilk altı
ayından çok kısa başlıklarla bahsedelim.
ŞEHİRLERDE
GERÇEKLEŞEN BOMBALI EYLEMLER
-12 OCAK 2016
IŞİD'İN SULTANAHMET CANLI BOMBA SALDIRISI
Saldırgan dahil
13 kişi hayatını kaybetti 14 kişi yaralandı.
-17 ŞUBAT 2016
TAK ANKARA SALDIRISI
Bombalı
saldırıda 29 kişi ölmüş 61 kişi yaralanmıştır.
-13 MART 2016
TAK ANKARA SALDIRISI
2 si saldırgan
olmak üzere 38 kişi hayatını kaybetti,19'u ağır 125 kişi
yaralandı.
-19 MART 2016
IŞİD İSTANBUL SALDIRISI
1 i saldırgan
olmak üzere 5 kişi hayatını kaybetti 36 kişi yaralandı.
28 NİSAN 2016
TAK BURSA SALDIRISI
Saldırgan öldü
13 kişi yaralandı.
1 MAYIS 2016
GAZİANTEP IŞİD SALDIRISI
1 i saldırgan
olmak üzere 4 kişi hayatını kaybetti.
23 kişi
yaralandı.
7 HAZİRAN 2016
İSTANBUL VEZNECİLER SALDIRISI
11 kişi
hayatını kaybetti.
36 kişi
yaralandı.
(Net sayıları
vermek istediğimizden dolayı kaybettiklerimiz arasında
sivil,asker,polis ayrımı yapmadığımız gibi bu işe sebep olan
maşa saldırganları da rakamsal olarak belirttik)
Terörle
mücadele sürerken verdiğimiz şehit sayısı hakkında 2016 için
tam olarak bir bilgi paylaşılmamakta.
Ancak 7 Haziran
2015'ten günümüze verdiğimiz şehit sayımızın 532 olduğu
çeşitli kaynaklarda belirtilmekte.
Bunun dışında
başta Kilis'i hedefleyen füzeler olmak üzere sayısız saldırı
ve terör girişiminden bahsedebiliriz ancak tek bahis noktamız bu
saldırılar değil.
Tüm
kayıplarımızı rahmetle ve bu saldırıyı gerçekleştiren kişi
ve yapıları nefret ve öfkeyle anarken bu yazının girişinde
bahsettiğimiz kaos hali sadece terör kayıplarımızdan ötürü mü
ortaya çıkıyor?
Bu sorunun
cevabı elbette hayır terör hainliği içimize bir yılan gibi
işleyip kayıplar verdirirken bir yandan olan olaylar bizi tam
manasıyla şuursuz bir kaosun içine sürüklüyor.
Hükümete
yakınlığıyla bilinen ENSAR VAKFI'nda yaşanan iğrenç tecavüz
olayı bunu aklamaya,mümkün olduğunca normalleştirmeye,içerisinde
çocuklar bulunan bir vakfın tüm sorumluluğu vakıftayken suçu
bireyselleştirmeye çalışan hükümet
yandaşları,gazeteciler,siyasetçiler...
Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu ''Bir
kere olması karalamak için gerekçe olamaz'' diyerek saçmalarken
2.ENSAR VAKFI olayının gerçekleşmesi de 2016'nın büyük
rezillikleri arasında yerini aldı.
Ülkemize kabul
edilirken özel yaşam alanlarına kontrollü bir şekilde alınmayan
Suriye'li sığınmacılar ile ilgili gelişen ve şimdilik sadece
çok az bir kısmını haber olarak izlediğimiz bu kontrolsüz
politika devam ederse muhtemelen karşımıza daha kapsamlı ve
karanlık olaylarla çıkacak olan kontrolsüz sığınmacı
politikasının karşımıza çıkardığı sonuçlar da bir mıh
gibi 2016'ya çakıldı.
Hükümet
üyeleri,bürokratlar ve yandaşların bu karanlık yıla bir sülük gibi
yapışan kendini bilmez ve saçma yüzlerce açıklamalarını ve sözlerini örneklendirmek gerekirse;
-TBMM Başkanı
İsmail Kahraman'ın ''Laiklik anayasa'da olmamalı çıkışı''
-Kilis
Valisi Süleyman Tapsız'ın ''Superman değilim Füzeleri Havada
Yakalayamam'',''Füzeler tabi ki düşecek yer çekimi var'' gibi
halkla dalga geçer nitelikte açıklamaları
-Orman Bakanı
Veysel Eroğlu'nun ''Nasa da kim ya biz onlardan iyiyiz'' açıklaması
-Eskinin
ulaştırma,şimdinin ise Başbakanı Binali Yıldırım'ın ''Bugün
Amerika’da bile hızlı tren yok. İngiltere'de yok ama Türkiye’de
hızlı tren hayali hükümetimiz döneminde gerçeğe dönüştü.”
sözleri bu sene edilen garip gureba sözler arasında yerini aldı.
Başta
belirttiğimiz üzere bu sözler yüzlerce ve sizi daha fazla
sıkmadan yazımızın 2.bölümüne geçelim ancak 2.bölüme
geçmeden bir önemli sözü daha belirtmezsek olmaz;
''NAMAZ KILMAYAN
HAYVANDIR''
TÜRKİYE RADYO
TELEVİZYON KURUMU RAMAZAN SEVİNCİ PROGRAMI'NDA
PROFESÖR
MUSTAFA AŞKAR tarafından dile getirilmiştir.
Yazımızın ilk
bölümünde neden aslında farkında olmadığımız bir kaos
içerisinde olduğumuzu ülkemizde yaşanan son olaylarla kısaca
anlatmaya çalıştık.Aslına bakarsanız ülkede yaşanan
tecavüzler,tacizler,aile içi şiddet ve tüm diğer
şiddet olayları da bu kaosu tarif eden başka bir bölüm ancak
yazının 2.bölümüne geçmek adına bu yazıda onlara ayrıntılı
olarak değinmiyoruz.
Tüm bu kaos
ortamında halk maddi,manevi bilinmezlik içerisindeyken tüm gücün
ve yetkilerin kendi makamında olduğunu düşünen,düşünmekle
kalmayıp bunu bir çok konuşmasında ifade eden ve halkımızın
önemli bir kısmının varolan tüm değerlerinin önüne
koyduğu,yüce bir zat olarak nitelendirdikleri bir isim var:
CUMHURBAŞKANI
RECEP TAYYİP ERDOĞAN
İsterseniz bu
altı ay boyunca bu kadar kaos,ölüm,yaralanmalar,karışıklıklar
içerisinde kendisi ne gibi açıklamalar yapmış hangi konulara
bahsetmezse kesinlikle olmazmış gibi vurgulu ifadelere başvurmuş
kısaca göz atalım;
''Tek
parti döneminde aileler sağlığa faydalı diyerek ilkokul
çocuklarına birayı sevdirmeye çalışmıştır. Bunlar bu ülkede
yaşandı. Tarih kitaplarında Atatürk Orman Çiftliği’nde
ellerine bira şişeleri tutuşturulmuş çocuklar görürsünüz''
(Yeşilay
Zümrüanka Ödül Töreni 4 Mart 2016)
''Tayyip Erdoğan
gitsin demek, Bizim tüm siyasetimizi, tüm çalışmalarımızı,
üzerine bina ettiğimiz milletimizin, bayrağımızın, vatanımızın,
devletimizin tek olması anlayışı yıkılsın demektir. ''
(22'nci
Muhtarlar Toplantısı 16 Mart 2016)
''Açık
konuşuyorum. Osmanlı’nın son dönemlerinde ülkenin en önemli
bilim ve irfam kaynakları olan medreselerin yozlaşması büyük
sıkıntıya yola açmıştır. Cumhuriyet'le birlikte bunların
kaldırılması büyük bir kayba ve boşluğa sebep olmuştur. İmam
hatipler, ilahiyat fakülteleri çok önemli yer alıyorlar. Bu
kurumların medrese geleneğinin bilgi birikime henüz ulaşamadı.''
''Anadolu'da bir
söz vardı. O da şu, 'Su akar Türk bakar' diyorlardı. Çünkü ne
baraj ne gölet böyle bir şey yok. Biz geldikten sonra bunu tersine
çevirdik 'Su akar Türk yapar' dedik ve barajlarımızı,
göletlerimizi çoğalttık.'' (İslam
İşbirliği Teşkilatı 3.Sudan Sorumlu Bakanlar Toplantısı
17.05.2016)
''Nüfus
planlamasıymış, doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile
böyle bir anlayış içinde olamaz. Rabbim, peygamberimiz ne diyorsa
onu yapacağız. Bir önceki görev annelerindir.En yakınımızdan
başlayarak halka halka bu bilinci geliştirmeliyiz.''
(TÜRGEV
20.Kuruluş
Yıl Dönümü ve
Olağan Genel Kurulu. 30.05.2016)
''Anneliği
reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş
dünyasında istediği kadar başarılı olsun özgünlüğünü
kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Eksiktir, yarımdır.
Anneliği reddetmek insanın yarısından vazgeçmektir. Daha geniş
tutuyorum. İnsanlıktan vazgeçmektir.Anne olmazsa insanlık olur
mu? Anne varsa insanlık var. Bunun için her fırsatta en az 3 çocuk
tavsiyesi yapıyorum. Bunu ben yapmıyorum. Rabb’im emrediyor,
Peygamberimiz söylüyor.''
(Kadın
ve Demokrasi Derneği (KADEM)
Yeni Hizmet Binası Açılış Töreni 05.06.2016)
Kendi
bulunduğu makamı yeterli görmeyerek başkanlık sistemine
geçilmesi için mücadele eden bir ülkenin Cumhurbaşkanı'nın
ülke maddi ve manevi bir erozyon içerisindeyken yaptığı
açıklamaların küçük bir bölümünü sizinle paylaştık.
Üstelik
ülkede gerçekleşen terörde en büyük payı çözüm süreci
denilen kontrolsüz bir süreç başlatarak örgütlerin güç
kazanmasına fırsat bırakan
Bizlerin yıllardır büyük bir düşman olarak kabul ettiği kendisinin ise her fırsatta açık bir şekilde övdüğü ve onore ettiği
Fethullah Gülen'i birdenbire en büyük düşman ilan edip bir sürü
vatandaşı Gülenci olmakla suçlayan
Yüzde
elliyi evde zor tutuyoruz diyerek halkı kutuplaştıran
Ailesinin
ve çevresindekilerin kaynağı bilinmez ve ölçülmez bir zenginiğe
sahip olduğu
bir
Cumhurbaşkanı...
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti kurulduğu günden bu yana başarılı ya da
başarılı olmayan iktidarlar,liderler,siyasetçiler görmüştür.
Ancak
bu kadar karanlık bir liderin ve onun etrafındaki karanlık
insanların bunca yıl hüküm sürdüğü ve bu lidere halkın bir
bölümünün tapınmak derecesinde bağlı olduğu bir dönemi asla
görmemiştir.
Karanlığın
yarattığı illüzyon insanları görmeyen,duymayan,anlamayan sadece
inandırıldığı bir yalanın peşinde koşan insanlar haline
getirmiştir.
Güne
bu karanlığın gazeteleriyle başlayan,gün içerisinde kendi gibi
karanlığa esir olmuş insanlarla karanlığı överek devam eden
akşam eve döndüğünde yine karanlığın televizyonlarını
izleyerek kendi kendinin etrafına ziftten bir duvar ören bir robot
haline gelmiştir.
O
insan gönüllü köleliğine devam ederken ülkemiz içerisinde
hukuk güvenilmez bir hal halini almış,insanlar kendi devletinin
görevlilerine güvenemez hale gelmiş,baskıcı ve bağnaz bir ahlak
anlayışıyla öz değerlerine aykırı sapkın bir zihniyet
çoğalmış,ötekiler çoğalmış herkes birbirinden nefret edecek
duruma gelmiştir.
Oysa
''o'' hala liderlerinin ve onun davasının kutsaliyetinden,onunla
doğan yeni ve güzel bir nesilden gururla bahsetmektedir.
Oysa
bahsedilen dava karanlığın hükmünün yayılmasından başka bir
şey değildir...
Bu
kaos ancak bir kabusun kaosu olabilir.
Bizler
halkın bir bölümünün,bir tabakanın,bir grubun değil bu ülkenin
tamamının vatanseverleriyiz ve halkımın bu robotlaşmış bu
mankurtlaşmış durumunu yok etmek bizlerin,tüm vatanseverlerin
vazifesidir.
Nefretin
had safhada olduğu bugünler MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün zihin yapısı
ve prensipleri ile gerekirse tek tek insanlara gerçeği anlatarak
yazılarımızla,konuşmalarımızla elimizden ne geliyorsa onu
yaparak bu karanlık bu habis dönemi halkımızın zihninden söküp
atmak zorundayız.
Bu
karanlıklaştırılmış ve kapana hapsedilmiş zihinleri aydınlığa
kavuşturmak her vatanseverin tartışmasız görevidir.
Aksi
takdirde kaos sözcüğü bile olacakların yanında sadece küçük
bir tanımlamadan ibaret olacaktır.