İnsanlık tarihi bilinir ilk yıllarından bu yana çeşitli birliktelikler ile varlığını sürdürmüştür.
Bu kimi zaman kabile yaşamı şeklinde kimi zaman devletleşme ya da benzeri yönetim biçimleri ile yönetilme şeklinde meydana gelmiştir.
Bunun
yanı sıra dini inançlar ve kültürel farklılıklar da insanların
bir arada ve ortak paydalarını kolladıkları zeminde yaşamalarını
sağlamıştır.
Kimi
gruplar kendi varlıklarını korumak için kimi gruplar güçlerinin
sınırlarını arttırmak için kimi gruplar ise inandıkları dini
ya da kültürel inançlarını yerine getirmek için mücadele
vermişlerdir.
Bu
mücadele sadece silahla gerçekleşmemiş kazanmak için çeşitli
yöntemler kullanılmıştır.
Bu
yöntemler hakkında yapılan araştırma ve çalışmalar derinleşip
bu savaş ve kaos ortamını yaratan güçlerin isimleri
zikredildikçe gerçekler komplo teorisi olarak adlandırılmış bu
sayede ciddiye alınmamaları yönünde bir kanı oluşturulmaya
çalışılmıştır.
Tarihi
bile güçlü olanların yazmasını teşvik eden güruhlar elbette
ki gizli gerçeklerin ortaya çıkmasını sulandırmaktan
kaçınmayacaklardır.
Biz
bu yazımızda size yakın tarihte ülkemizdeki Pkk Terör Örgütü'nün
zihinlere yerleştirilme ve legalize bir yapı olarak
algılanmasındaki çalışmaları anlatacağız.
Elbette
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan,hatta kuruluştan önceki
zaman dilimlerinden de bir çok ulus veya toplulukların ortadoğu
ile ilgili çeşitli politika düşünceleri ve şekillendirme
çabaları olmuştur.
Ancak
bizler hem bu yazıda sizi sıkmamak hem de en yakın olayları
aktarmak adına o kadar eski tarihlere gitmeyeceğiz.
Yakın
tarihte özellikle 2003 sonrası PKK ve ideolojisinin toplumsal
yapıdaki yayılma politikasının geldiği noktalardan biraz
bahsetmeye çalışacağız.
Ayrılıkçı
terör örgütü ve ondan faydalanan uluslararası güçler,bir çok
ülke,kurum ve istihbarat servisi terör örgütünün fikri
yayılması hakkında özellikle son yıllarda ne gibi çalışmalarda
bulunmuşlardı?
Önce
kısa ve fazla ayrıntıya girmeden kanlı örgütün tarihçesinden
bahsedelim;
1970
li yılları başından itibaren bir çok siyasi oluşum içerisinde
yer alan Abdullah Öcalan 1973 ve 1974 yılları arasında bir çok
fikirdaşı ile çeşitli girişimler ve toplantılarda bulunarak
''Bölücü Kürtçü'' siyasi hareketin temellerini oluşturmaya
başlamıştır.
Elbette
daha önceki yıllarda kürtçü ideleoji hakkında fikirler ve
çalışmalar vardı ancak Pkk fikriyatının oluşmaya başlaması
daha çok 1970 sonrasına tekabül etmektedir.
Sene
1974'e geldiğinde Abdullah Öcalan ve daha sonra Pkk'nın da kurucu
isimleri arasında yer alacak bir grup arkadaşı Ankara
Demokratik Yüksek Öğrenim Öğrenci Derneği'ni kurmuşlar,Pkk'nın
ön temellerini bu dernek vesilesi ile atmışlardır.
Abdullah
Öcalan bu dernek sayesinde yasal bir propaganda merkezi
oluşturmuştur.
Her
ne kadar dernek 1975 yılında kapatılsa da bu dernek çevresinde
belirli bir kitle oluşturulmuş,kitlenin bir çok üyesinin 1978
yılına kadar doğu ve güney doğu başta olmak üzere bir çok
ilde propaganda yapmalarına imkan sağlanmıştır.
Sene
1978'in 27 Kasım'ını gösterdiğinde ise Öcalan ve bir grup
arkadaşı yaptıkları toplantının ardından terör oluşumlarının
isimlendirilmesinin temelini atmış 1979 Nisan ayında ise
örgütlerinin adının PKK olarak belirlemişlerdir.
PKK'nın
açılımı kürtçe Partiya Karkeren Kurdistane olmakta Türkçe
olarak Kürdistan İşçi Partisi anlamına gelmektedir.
Marksist-Leninst
ve kürtçü ayrılıkçı bir hareket olarak kendilerini
tanımlamaktaydılar.
Gelecek
senelerde Pkk kendisini ne kadar kürt halkının temsilcisi olarak
göstermeye çalışsa da daha kurulumunun hemen ardından kendileri
ile çok yakın düşüncede olan bir çok örgüte saldırılar ve
infazlar düzenleyerek bölgede kendini hakim kılmaya çalışmıştır.
Özgürlük
Yolu,Kawa,DDKD, Rizgari, Beş Parçacılar, KUK ve Tekoşin
başta olmak üzere kendi terör alanlarında önlerine engel
olabilecek tüm örgütleri zayıflatma ya da ortadan kaldırma
düşüncesindeydiler.
Ülkemize
bir çok zarar veren bölücü örgüt,fikirdaşı dahi olsa en başta
kendine muhalif kim varsa öldürmenin ve ortadan kaldırmanın
peşindeydi.
Muhalif
tüm örgütlere silahlı saldırılar ve suikastler düzenlediler.
Kendi
rant şebekelerine engel olabilecek tüm pürüzleri ortadan
kaldırmak için saldırıyorlardı.
Olaylar
devam ederken gerçekleşen 12 Eylül 1980 karanlık darbesinin
neticesinde hapishanelerde yaşanan olaylar Pkk'nın kendisine yeni
örgüt üyeleri kazanmasında önemli bir rol oynamıştır.
1980'li
yıllarda eğitim ve eylemlerine devam eden PKK özellikle 1985
sonrasında Almanya,Hollanda ve Fransa başta olmak üzere bir çok
Avrupa ülkesinde temsilcilikler kurmaya başlamış Orta Doğu
coğrafyasında ise Suriye,Irak ve İran başta olmak üzere bir çok
ülkede çeşitli faaliyetler ile kendilerini göstermiş özellikle
bu üç ülkede ülke yönetimlerinin de tavizleriyle terör
birimleri kurmuşlardır.
Pkk
çıkış ilkeleri temel alındığında Marksist-Leninist bir örgüt
olarak tanımlanmaktadır.Bu sebeple büyük iki kutubun olduğu
soğuk savaş döneminde ''sözde'' ideolojik olarak ve bölgesel
çıkarlar sebebi ile daha yakın pozisyonda olduğu SSCB ile yoğun
ilişkilerde bulunmuştur.SSCB özellikle Suriye'deki kamplar
üzerinden Pkk'nın eğitilmesi ve silahlandırılması yönünde
çalışmalarda bulunmuştur.
PKK
bu süreçte eylemlerine devam ederken örgütün şiddeti de ivme
kazanarak devam etmekteydi.
90
lı yıllara gelinirken SSCB'nin dağılma sinyalleri göstermeye
başlaması ardından,Irak Kuveyt savaşında Irak'ın işgal
hareketi sonrası ABD ve Birleşmiş Milletler'in Irak'a karşı
operasyona girişip bölgedeki siyasi ve askeri hakimiyeti ele
geçirme çabasının hız kazanması ile birlikte PKK'nın hami
terazisinde ağırlığı artan taraf ABD oldu.
Bunun
yanı sıra gerek Ermeni Lobilerinin Pkk'yı uluslararası alanda
meşrulaştırma faaliyetleri,gerekse Avrupa'daki Pkk'lıların
çalışmaları ile Pkk politize edilmiş bir alana çekilerek
meşrulaştırılma faaliyetleri hızlandırıldı.
Daha
önce eğitim verme alanında Pkk üyelerine destek olduğu ile
ilgili bilgiler dolaşan İsrail ise Kuzey Irak'ta yaşayanları
Saddam Hüseyin'e karşı koruması bahanesiyle bölgede oluşturulan
ABD Çekiç Güç biriminin en önemli destekçisi olmuştur.
Bu
projeyle Pkk,ABD ve İsrail gözetimi altındaki bu dönemde güç
kazanmış bölgede hem yayılım politikasını uygulamış hem de
yeni silahlar edinmiştir.
Bölgede
petrol başta olmak üzere yeni bir çok gelir,güç ve egemenlik
kazanmak için enaniyet içindeki tavırlarını sürdürmüşlerdir.
1990
lı yıllar PKK için bir önem daha taşımaktadır.Pkk'nın 2
kutuplu soğuk savaş düzenindeki Marksist Leninist tavrını
yumuşatması,politikaya ağırlık verip önce yerel ardından
uluslararası bir zeminde tanınabilirlik aşamasında ilk büyük
adımların atmasına yol açmıştır.
Bu
süreçten sonra Pkk sürekli fikirsel olarak değişiklikler
gösterecek rant şebekelerini ayakta tutmak,uyuşturucu geçişini
sağlamak,bölgede güç elde edip şebekesini güçlendirmek,sözde
komutanlarının rahatlarının bozulmamasını sağlamak adına
devamlı bir fikirsel kıvraklık kazanacaktır.
İleriki
yıllarda bu yumuşama ve siyasi görüş değişiklikleri devam
edecektir.
Özünde
çıkar ve güç elde etme amacının sağlıklı zihinlerde açık
olarak gözüktüğü kanlı oluşum her siyasi ortama ayak
uydurmaktan kaçınmayacak kadar ilkesizliği şiar edinmiştir.
1993
genel seçimlerine SHP çatısı altında giren ve Öcalan'ın
siyasetteki temsilcisi kabul edilen Halkın Emek Partisi 20
milletvekili çıkararak Türk Siyaseti'nde Pkk adına çok önemli
bir atılımda bulunmuştur.
Daha
sonra SHP'den ayrılarak HEP'i kuran grup parti kapatma davaları
nedeniyle
önce
DEP'i sonra ise HADEP'i kurarak siyasi yaşamlarını
sürdürmüşlerdir.
Sene
1994'ü gösterdiğinde PKK eylemlerini ülkenin her alanına taşımış
polis,asker,sivil halkı katletmeye devam etmiş,ormanlara saldırılar
düzenlemiş,turistik bölgelerde saldırılar yapmıştır.
TSK
ve Emniyet güçleri bölgedeki vatansever fikriyatın da istihbarat
desteğiyle PKK'ya karşı bir çok operasyonda bulunmuş gerek sınır
içi gerekse sınır ötesi operasyonlar ile kararlı mücadelesini
sürdürmüştür.
Ancak
2000 sonrasında daha çok değineceğimiz bir konunun en önemli
inşa hareketi bu dönemde atılmıştır.
PKK
yazımızda bahsettiğimiz bir çok ülkeden stratejik eğitim,maddi
destek ve silahlı eğitimler dışında çok önemli bir destek daha
almıştır bu;
Global
dünya kamuoyuna nasıl meşru bir siyasi hareket olduğunun
ispatlanması yönünde doktrinler ve hareketin legalize edilmesi
plan ve programlarıdır.
Bu
sebeple üniversite ve öğrenci hareketlerine büyük önem
verilmiş,sanatçı ve gazeteciler arasında propaganda çalışmaları
yapılmaya başlanmış propaganda yayınlarına ağırlık
verilmiştir.
Özellikle
eşitlik,adalet,özgürlük gibi sözcükleri kullanarak bu
sözcüklerin düşmanı terör şebekelerinin propagandasını yapıp
bir çok genç insanı etkilemeye çalışmıştır.
Bu
fikri operasyonların başarılı olmaması yönünde vatanseverlerce
müdaheleler yapılmış ,gerçekler halka aktarmaya çalışılmış
ve derdi bölgede güç elde etmek isteyen suç şebekesi Pkk'nın
nasıl bir yapı olduğu tarif edilmiş ancak aksi yöndeki şer
çalışmalarıda büyük bir ciddiyetle devam ettirilmiştir.
Sonrasındaki
yıllarda Pkk kanlı eylemlerine devam etse de gelişen operasyonlar
neticesinde örgüt güç kaybı yaşamaya başlamış örgüt lideri
Abdullah Öcalan için yakalanma operasyonları ağırlık kazanmaya
başlamıştır.
Pkk'nın
ülke genelinde yaptığı zulümler halkın öfkesini en üst düzeye
getirmiş hakkaniyetli Milliyetçi duygular had safhaya ulaşmıştır.
Kamuoyu
araştırmaları ve halkın önemli bir bölümünün bir sonraki
seçimdeki tercihi Milliyetçi Hareket Partisi olarak gözükmeye
başlamış,seçmen ibreyi Mhp'ye doğru çevirmiş ve Öcalan-Pkk
sorununun artık MHP'yi iktidar yaparak ortadan kaldırılacağına
dair kuvvetli bir fikriyat oluşturmuştur.
O
dönem Ülkücü,milliyetçi ve vatansever kadrolar bu konuda inançlı
ve başarılı anlatımlarda bulunmaktaydılar.
Mamafih
bu çalışmalar ve getireceği sonuç;
ABD,İsrail
ve bazı Avrupa ülkelerinin gelecek zamanlardaki bölgedeki kurulum
politikası için çok büyük bir gedik yaratacak bir gerçekliktir.
Bölgedeki
ülkelerin zayıflatıldığı ve tampon bölgelerin yaratılabileceği
bir alan yerine milliyetçi bir hükümetin bölgede üstelik bölücü
terör örgütünün liderinin infaz edileceği ve örgütünün
bitirilebilecek bir noktaya gelineceği bir zaman dilimini yaratacak
olması ve bunu dış güçlerin kabul etmesi,göz yumması tamamen
bir aptallık olurdu.
Bunun
dışında da bir çok odak bir çok muhtemel plan ve fikirleri için
Öcalan'ın infazının çok yanlış bir hamle olacağını
düşünmekteydiler.
Bu
sebeple tarihi bir hamle yapılarak ABD tarafından Abdullah Öcalan
56.Hükümet'e yani Demokratik Sol Parti hükümetine teslim edildi!
Bu
olayın ardından bir sonraki seçimde DSP birinci parti seçildi!
Dsp'nin
önderliğinde kurulan hükümette Mhp ve Anap koalisyon ortağı
olma görevini üstlendiler.
57.Hükümet'in
kurulmasının hemen ardından 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999
depremleri gerçekleşti.
Daha
yeni faaliyetlere başlamış olan 57.Hükümet deprem acısı
karşısında büyük bir hızla çalışmaya başlamış,imkanlar
oluşuturulmuş,fonlarla,yardım kuruluşlarıyla depremle mücadele
ve yeniden kurulum çalışmaları başlamıştır.
Depremin
acıları sürerken Türkiye Cumhuriyeti'nde hakkında en fazla
manipülasyon yapılan bir konu gündeme geldi Abdullah Öcalan ve
asılamaması!
Özetle
bahsetmek gerekirse öncelikle yukarıda belirttiğimiz gibi Öcalan
Mhp'nin de yer aldığı koalisyon hükümetine değil DSP hükümetine
teslim edilmiştir.
Gelecek
seçimde kurulan Dsp-Mhp-Anap koalisyonu döneminde idam edilmesi
beklenirken Mhp'nin bütün çabalarına rağmen idam edilmemesi
yönünde ret oyu kullanan diğer partiler sebebiyle Öcalan idam
edilememiştir.
Devlet
Bahçeli ve kurmaylarının devletin her kademesinde bu konu ile
ilgili çalışmaları sonuç vermemiş idam edilmeli yönünde
oy vermelerine rağmen elbette bütün partilerin birleşimi
karşısında oy sayısı yeterli olmamıştır.
Bu
çok uzun ve derinlikli bir konu ve metnimizin odak noktası
olmadığından derinlemesine incelemeyeceğiz.
Ancak
gerek internet gerekse arşivlerde MHP'nin fikrinin son damlasına
kadar mücadele ettiği lakin koltuk sayısının bu iş için
yeterli olmadığı aşikar bir halde gözükmektedir.
2001
yılı krizlerle geçti.
Terör
olaylarının yarattığı ekonomik maliyet,körfez savaşı dönemi
ekonomik sıkıntılar,depremin yarattığı çok büyük ekonomik
zarar bu krizin alt yapısını oluşturdu.
Zaten
mevcut iktidar Uluslar arası kamuoyu için çok tercih edilebilir
bir hükümet değildi.
Özellikle
Milliyetçi Hareket Partisi global tefeci kurum ve kuruluşlarla
barışçıl bir ilişki kurmuyor her fırsatta yapılan yanlışlara
yüksek perdeden karşı çıkıyordu.
Tüm
bu zorluklara rağmen deprem bölgelerinde yeni kentler inşa
edilmeye çalışılıyor hükümet elinden geldiğince krizin
zararlarını engellemeye çalışıyordu.
Konumuz
Pkk bu sebeple bu konuyu daha fazla uzatmadan devam edecğiz.
Ancak
açık olan bir şey vardı ki bu hükümet uluslar arası bir çok
lobi faaliyetinin istediği bir hükümet değildi ve ''gelişen
olaylar'' neticesinde
3
Kasım 2002 Günü yapılan seçimlerle AKP iktidara geldi.
Partinin
genel başkanı siyasi yasaklı olduğu için başbakanlık koltuğuna
Abdullah Gül oturdu.
Ancak
partinin genel başkanı geleceğin başbakanı ve daha sonrasında
ise Cumhurbaşkanı olacak olan RECEP TAYYİP ERDOĞAN'ın
seçimlerden bir gün sonra yolladığı mektup bu yazımızın
temelini oluşturacak niteliktedir.
MEKTUBUN
GÖNDERİLDİĞİ KİŞİ
Dr.
Paul Wolfowitz
Savunma
Bakan Vekili
Pentagon
ADRES
Washington
DC, 20301
Ford
TARİH:4 Kasım 2002
Ford
TARİH:4 Kasım 2002
Değerli
dr. wolfowitz,
Ülkelerimiz arasındaki tarihsel ortaklık ve dostluğun gelecekte de sürmesi ümidimi paylaşmak için, bu mesajımı ortak dostlar aracılığıyla doğrudan size ulaştırmak isterim.
Ülkelerimiz arasındaki tarihsel ortaklık ve dostluğun gelecekte de sürmesi ümidimi paylaşmak için, bu mesajımı ortak dostlar aracılığıyla doğrudan size ulaştırmak isterim.
Seçim
sonuçlarının bizim genelkurmay saflarında biraz rahatsızlık
yaratmış olabileceğinden, resmî konumunuz gereği, hiç kuşkusuz
haberdarsınızdır. bilmenizi isterim ki, onların türkiye nin
müreffeh, seküler ve birinci dünya topluluğunun güvenilir bir
üyesi olması ümitlerini partim ve ben de paylaşıyoruz. ve
geçmişte hiç olmadığı kadar birleşmiş olan ülkemizin
çıkarları için en iyisi olacak şekilde birlikte
çalışabileceğimiz kanaatindeyim.
Bu amaçla, org. özkök ile mümkün olduğu kadar kısa sürede mahrem, özel bir toplantı yapabilmeyi ümit ediyorum. özel cep numaram şudur:
Bu amaçla, org. özkök ile mümkün olduğu kadar kısa sürede mahrem, özel bir toplantı yapabilmeyi ümit ediyorum. özel cep numaram şudur:
Bu yardım ve ülkeme geçmişte gösterdiğiniz dostluk için çok teşekkürler.
Sizinle
kişisel olarak görüşmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
En iyi dileklerimle.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN
En iyi dileklerimle.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN
GENEL
BAŞKAN
İşte
bu mektubun ardından yasaklı başkan Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm
kapılarını,imkanlarını ve bağımsızlığını uluslararası
zemine tamamen açmıştır.
Ülke
bu mektup ve bu mektuptan sonraki görüşmeler ve ilişkilerle bir
çok bataklık deryasına sürüklendi ancak biz konudan sapmayacağız
ve PKK'nın gelişimi hakkında açıklamalarımıza devam edeceğiz.
1
Eylül 1999 günü hem mecbur kaldıkları hem de Abdullah Öcalan'ın
da teslimiyetçi ve yenilmiş tavrı nedeniyle tek taraflı ateşkes
ilan etmek zorunda kalan bölücü örgüt yeni dönemde çeşitli
uzantılarla ve isimlerle tekrar gündeme gelmeye başladı.
Türkiye'nin
yeni vizyonunda kendi rant şebekelerine de önemli bir rol
düşeceğini anlamışlardı daha doğrusu anlamaları sağlanmıştı.
Abdullah
Gül başbakanlık yaptığı dönemde ABD Dış işleri bakanı
Colin Powell ile özel bir görüşme ve anlaşma yapmıştı.
Uzun
süre kamuoyundan gizlenen anlaşmanın maddeleri
1.
Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek: Irak’ın kuzeyinde
bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk ordusuna bağlı özel
kuvvetler, dört ay içinde aşamalı olarak Türkiye sınırları
içine çekilecek.
2. Sınır harekâtlarına son: Türk ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak. PKK/KADEK’in Türkiye egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekâtlarına da son verilecek.
3. PKK’ya askerî harekât için ABD’den izin: PKK/KADEK’E karşı Türkiye devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askerî harekâtlar için, ABD askerî makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak.
4. Türkiye’ye ambargo ve askerî yaptırım tehdidi: Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/KADEK’e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD hükümeti, “Kürt halkına karşı şiddet kullanıldığı ve soykırım uygulandığı” çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı müdahale gibi siyasal ve askerî yaptırımları saklı tutacak.
5. ABD’nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım: Türkiye, ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askerî birlik verecek. Türk birliklerinin üst komuta yetkisi, ABD komutanlığında olacak.
6. Türk ordusunun asker ve silah gücünde indirim: Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek, özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak, bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına [Belgede konsept deniyor] göre ayarlanacak, Türkiye’de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecektir.
7. Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak: Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözümona ‘Kürdistan’ adı verilen kukla devlet, resmen ilan edildikten sonra, Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin kukla devletin kuruluşunu “savaş nedeni” sayan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak.
8. PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af: Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak.
9. PKK/KADEK yasallaştırılacak: Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK/KADEK’e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak, hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmaları için gerekli hukukî ve siyasal önlemler alınacak ve uygulanacak.
10. Belediyelere özerklik: Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkartılarak, Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.
11. Dört yılda aşamalı olarak federasyona geçiş: Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terkederek, federasyona geçecek.
12. Kıbrıs’ta Denktaş devredışı bırakılacak ve Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak: KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “Arafat modeli” denen uygulamayla devre dışı bırakılarak, Kıbrıs’ta Annan Planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek.
13. Ege’de Yunanistan’ın taleplerine esnek tutum: Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak, sık sık ortaya çıkan “it dalaşı” sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.
14. Ermenistan’a yönelik kısıtlamaların kaldırılması: Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek, sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak, Ermenilerin Türkiye’ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak.
2. Sınır harekâtlarına son: Türk ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak. PKK/KADEK’in Türkiye egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekâtlarına da son verilecek.
3. PKK’ya askerî harekât için ABD’den izin: PKK/KADEK’E karşı Türkiye devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askerî harekâtlar için, ABD askerî makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak.
4. Türkiye’ye ambargo ve askerî yaptırım tehdidi: Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/KADEK’e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD hükümeti, “Kürt halkına karşı şiddet kullanıldığı ve soykırım uygulandığı” çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı müdahale gibi siyasal ve askerî yaptırımları saklı tutacak.
5. ABD’nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım: Türkiye, ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askerî birlik verecek. Türk birliklerinin üst komuta yetkisi, ABD komutanlığında olacak.
6. Türk ordusunun asker ve silah gücünde indirim: Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek, özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak, bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına [Belgede konsept deniyor] göre ayarlanacak, Türkiye’de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecektir.
7. Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak: Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözümona ‘Kürdistan’ adı verilen kukla devlet, resmen ilan edildikten sonra, Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin kukla devletin kuruluşunu “savaş nedeni” sayan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak.
8. PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af: Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak.
9. PKK/KADEK yasallaştırılacak: Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK/KADEK’e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak, hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmaları için gerekli hukukî ve siyasal önlemler alınacak ve uygulanacak.
10. Belediyelere özerklik: Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkartılarak, Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.
11. Dört yılda aşamalı olarak federasyona geçiş: Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terkederek, federasyona geçecek.
12. Kıbrıs’ta Denktaş devredışı bırakılacak ve Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak: KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “Arafat modeli” denen uygulamayla devre dışı bırakılarak, Kıbrıs’ta Annan Planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek.
13. Ege’de Yunanistan’ın taleplerine esnek tutum: Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak, sık sık ortaya çıkan “it dalaşı” sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.
14. Ermenistan’a yönelik kısıtlamaların kaldırılması: Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek, sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak, Ermenilerin Türkiye’ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak.
PKK
ve uzantıları Ortadoğu'da görevini yerine getirmek zorundaydı ve
bu sebeple Büyük Ağabey Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanına
emirler yağdırmaktan kaçınmıyordu.
Aradan
geçen bir süre sonra yasağının kaldırılmasının ardından
gerçekleştirilen ara seçimle milletvekili seçilen
Erdoğan,Abdullah Gül'ün geçici olarak yürüttüğü görevinden
istifasını sunmasının ardından başbakanlık görevine geldi.
Her
zaman Erdoğan'ın yakın çevresinde olan Abdullah Gül'ün yeni
görevi ise elbette tüm kritik işlerin yürütüleceği Dış
işleri Bakanlığı'ydı.
Mecburi
ateşkese geçen,lideri yakalanmış aralarındaki fikir
ayrılıklarından bölünmeler başlamış PKK bu plan için elbette
yetersiz kalırdı ve 1 Haziran 2004'te PKK yeniden eylemlere
başlayacağını duyurdu.
Tarihsel
anlatımı bir kenara bırakırsak olayın en açık tabir ile
anlatımı şudur,
Ortadoğu
başta olmak üzere tüm dünya global ekonomi patronlarınının ve
önde gelen ülkelerin ekonomik ve güvenlik çıkarlarına uygun
olarak dizayn edilmek zorundadır.
Bu
dizaynın tek nedeni sık sık dile getirilen petrol değildir.Elbette
petrolün de önemi vardır lakin yapmaya çalıştıkları şey
''Yeni Sömürgecilik Anlayışı''dır.
Büyük
Ortadoğu Projesi başta olmak üzere bir çok proje;
ekonomik
ve eğitim alanında geri kalmış bir çok halkın,
sanayi
ve ilim alanında gelişmiş bir çok halkın hizmetinde çalışmaya
ve gerekirse ölmeye yönelik projeleridir!
Kaynakların
doğru kullanımı ve ''modern'' insanın güvenli bir şekilde
yaşamını sürdürmesi için dünya üzerindeki bir çok ülkede
sözde devrimler yapılarak hizaya getirme çalışmaları
gerçekleştirilmek zorundadır.
Türkiye'de
bu konuda Akp ile anlaşma sağlanılmış Akp kendi iktidar ve
maddi çıkarları için Türkiye'nin yeniden dizayn edilmesine imkan
sağlamıştır.
Bu
sürecin özellikle Pkk'yı legalize etme kısmı ve 1990 larda
başlayan çalışmalarda asıl hız Akp döneminde alınmıştır.
Üniversitelerde
Pkk örgütlenmeleri kurulmuş kendilerini
eşitlikçi,özgürlükçü,çağdaş olarak nitelendiren bir çok
genç bu fikirlerle uzaktan yakından alakası olmayan PKK'nın
global propaganda çalışmaları ile fikirsel ve duygusal olarak
kandırılmış PKK'yı bir özgürlükçü fikir sanarak onun
yörüngesine çekilmişlerdir.
Bu
ülkede yaşayan her birey Pkk'nın vahşetini izlediğinden dolayı
gençler birdenbire bu güruha çekilemeyeceği için sivil toplum
kuruluşları üzerinden çalışmalar yapılmış ülkemizdeki bir
çok stk global sermayedarların temsilcilikleri gibi çalışmışlardır.
Bir
çok sermayedar bu işin içinde olsa da en büyük sivil toplum
yönlendiricisi ise haysiyetsizliğin dünyadaki en büyük timsali
olan George Soros ve ona bağlı vakıf ve derneklerdir.
Kıyafet
özgürlüğü,kadına şiddete hayır,toplumsal eşitlik,hayvan
hakları,askeri darbeler hayır gibi tüm insanlığın
destekleyeceği konuları Türkiye'de bir tek kendileri savunuyormuş
gibi gözüküp bu konuları aslında umursamayıp hedefe giden yolda
bir maşa gibi kullanan Soros vakfı ve o eksende bir çok vakıf
gençliğin PKK'yı makul bir seviyede algılamasına neden
olmuşlardır.
Kimi
zaman kendini bu büyülü yeni dünya masalına kaptıran
akademisyenler,kimi zaman aldıkları ekonomik yardımlarla bu işe
gönül veren profesörler ile Pkk masumlaştırılmaya başlandı.
Dağda,kırsalda,şehirde
acımasız bir şekilde cinayetler işleyen,uyuşturucu sevkiyatı
yapan,muhaliflerini katleden,dağda tecavüzü meşru sayan PKK
,liderlerinin açık bir şekilde DEP'e oy vermeyenin tavuklarını
bile öldürün dediği ve emre koşulsuz şartsız uyan katliamlar
gerçekleştiren PKK birden çeşitli basın ve stklarca boynu bükük
isyankar bir halk hareketi olarak resmedilmeye başlanmıştır.
Ülkemiz
çözüm süreci ve çeşitli davalarla devamlı örselendi
Çeşitli
davalar yaratlarak bir çok asker,vatansever kişi ya da kurum
itibarsızlaştırıldı.
Kurucumuz
ve önderimiz Mustafa Kemal Atatürk bir çok kirli propaganda ile
karşı karşıya bırakıldı.
Global
vakıflar AKP üzerinden PKK'yı meşrulaştırmak için Habur
Rezaleti başta olmak üzere nice rezillikler yaşattı.
Tüm
bunların sebebi eskinin sömürgesici güçlerin yeni sömürgecilik
anlayışı ile dünyaya hükmetme çabalarıdır.
Bu
çalışmaların bölgesel aktör ve sömürgeci başı ise Recep
Tayyip Erdoğan olmuştur.
Daha
önce bölgeleri işgal edip insanları köleleştiren ülkeler şimdi
para ve kara propaganda yoluyla önce arkadaş sonra sahip rolüne
bürünerek insanları köleleştirmekte ve halkları sömürge
haline getirmektedirler.
Bakın
dünyada çalışma yaptığı her bölgede muhakkak zorlama
değişimlerin ve ulusal birlik sorunlarının çıktığı
Prof.Vamık Volkan 2010 yılında Abdullah Gül'e çözüm süreci
hakkında hazırladığı raporda ne gibi önerilerde bulunuyor:
*Türklük
kavramı yerine Türkiyeli kavramı kullanılmalıdır.
*Dünyanın en iyi, en kaliteli Kürtçe eğitim veren üniversitesi Siirt ve Mardin’e kurulmalıdır.
*Dünyanın en iyi, en kaliteli Kürtçe eğitim veren üniversitesi Siirt ve Mardin’e kurulmalıdır.
*Öğretmenler
günü yılın öğretmeni ödülü Mili Eğitim Bakanımız
tarafından Siirt Tillo’da İbrahim Hakkı Hazretleri’nin
bulunduğu yerde verilmelidir.
*Özerlik sistemi de artık tartışılır hâle getirilmelidir.
*Özerlik sistemi de artık tartışılır hâle getirilmelidir.
*Ekopolitik
Misak-ı Milli sınırları ile ilgili çalışma yaptığına göre
bu tür toplantıları Erbil’de, Musul’da, Süleymaniye’de
gerçekleştirmek için çaba harcamalıdır.
Devlet
temel hak ve özgürlükler kapsamında imzaladığı uluslararası
anlaşmalara uymalıdır.
*Ana
dilde eğitim yapılması için demokratik sınırlar içinde
düzenlemeler yapılmalıdır.
*Yerel
yönetimlere sosyal problemlere çözüm bulacak yetki verilmelidir.
*Cem
evlerinin yasal statüye kavuşması için Tekke ve Zaviyelerin
Kapatılması Yasası ve bunun paralelindeki yasalar yeniden gözden
geçirilmelidir.
*Silahsızlanma
konusunda devlet son derece önemli adımlar atarak PKK’yı dağdan
indirme çalışmalarında realiteye uygun çözümler
geliştirmelidir.
*Hükümet,
Kürt halkının siyasi partilerini, sivil toplum kuruluşları ve
kanaat önderlerini muhatap alarak açılım konusunda cesaretli
davranmalıdır.
*Anayasanın
özellikle ilk üç maddesinin değişmelidir.
*Barış
sürecinin, çatışmasızlık sürecinin devam edebilmesi için hâlâ
devam eden sınır ötesi operasyon ve bombalamalar
durdurulmalıdır.
*Özellikle
anayasamızda, kanunlarımızda ve diğer mevzuatta Türklüğü ön
plana çıkaran, üst kimlik olarak vurgulayan hükümlerin ivedi
olarak düzeltilmesi, çıkartılması ve daha kapsayıcı hâle
getirilmesi gerekir.
*Dağlara, taşlara yazılan “Ne mutlu Türk’üm!” yazısı ayrışmalara yol açtığı için silinmelidir.
*Andımız kaldırılmalıdır.
*Sonradan değiştirilen coğrafya isimleri geri iade edilmelidir.
*Dağlara, taşlara yazılan “Ne mutlu Türk’üm!” yazısı ayrışmalara yol açtığı için silinmelidir.
*Andımız kaldırılmalıdır.
*Sonradan değiştirilen coğrafya isimleri geri iade edilmelidir.
71
Listelik uzun bir çalışmanın sizlerle küçük bir bölümünü
paylaştık.
Bu
çalışmalar devam ederken PKK projesinin ilerlemesinde en önemli
adımlardan biri atıldı.
Çalışmaları
uzun süredir yapılan,PKK isminin zihinlere yerleşmiş gerçek
anlamını yani terörü,zulümü,katliamları,düşmanlığı
2.plana atılmasını sağlayacak olan yeni parti projesi:HALKLARIN
DEMOKRASİ PARTİSİ
HDP,
bu hareketin sivri ismi ve eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın
dediği gibi Abdullah Öcalan'ın son 20 yılını adadığı bir
projedir.Elbette Öcalan bu projesini aldığı talimatlar ve brifler
doğrultusunda hazırlamış daha sonra proje çeşitli yönlerden
geliştirilmiştir.
PKK
isminin kirlenmişliğinin önüne geçecek,dünyada kendini bir
barış şebekesi olarak gösterebilecek bir oluşum.
Sanatçıların,akademisyenlerin
gururla çatısı altında buluştuğu modernist bir hareket.
Oysa
gerçek PKK'nın yayılma politikasına bir kaç tuğla daha ekleyen
bir grup insan ve onların peşinden giden çoğu HDP bataklığının
farkında bile olmayan kitleler....
----
Sizleri
daha fazla yormadan yazımızın son bölümüne gelelim.
2015
şartlarına gelindiğinde terör olayları üst boyutlara
tırmanmış,komşularla ilişkilerimiz neredeyse düşmanlık
seviyesine ulaşmış,işsizlik ve ekonomik yetersizlikler güçlü
bir şekilde hissedilmiş,insanlar Türk-Kürt,Alevi-Sünni ve bir
çok ikilemeyle düşmanlaştırılmıştır.
Sınır
kontrolü zayıflamış,insanların birbirine tahammülü
kalmamış,suç şebekeleri gönül rahatlığı ile boy gösterir
hale gelmiştir.
Ülkemizin
bir çok yerinde bombalarla katliamlarla yapılmakta insanlar
öldürülmektedir.
Türkiye
Cumhuriyeti kara bir dönemden geçmektedir.
Oluşumumuzun
adı MHP'Yİ ANLAMAK olduğundan dolayı yazımızı bitirirken siz
değerli okuyucularımıza bir kaç tavsiyede bulunmak isteriz.
MHP
parti doktrini ve siyasi stratejisi gereği PKK ile uzaktan yakından
ilgilsi olabilecek hiç bir bireyi kadrolarında bulundurmamış ve
bulunduramayacak partilerin en önde gelenidir.
Çağdaşlaşma
ve modernleşme yolunda,kadının toplumda özgürlüğü yolunda her
daim çalışmaları olsa dahi bu ve benzeri hassasiyetleri kullanmak
isteyerek MHP'ye yerleşmeye,sızmaya çalışacak hiç bir zihniyet
başarılı olamayacaktır çünkü MHP bu konuda çelikleşmiş bir
irade sahibidir.
MHP
gelenekleri ve anlayışı gereği tüm terör örgütlerine eşit ve
düşman bir mesafededir.Ayrılıkçı terör,radikal dini terör vb
tüm gruplara karşı tahammülü yoktur.Terörün her türlü
faaliyetine karşıdır.
MHP
yapısı itibarı ile Türkiye'de yaşayan her vatandaşın
partisidir.İnsanları Türk,Kürt,Çerkes,Laz diye ayırmaz.Türk
Milliyetçiliğini savunurken farklı bölgesel ayrılıkları
zenginliği ve gücü olarak görür.
Hareketin
kurucusu Alparslan Türkeş
''Kürt
ne kadar Kürtse Türk de o kadar Kürttür, Türk ne kadar Türkse,
Kürt de o kadar Türktür'' sözünü şimdinin sahtekar
siyasetçileri gibi ortama ayak uydurmak için değil Milliyetçi
anlayışın kürtlerin de içinde bulunduğu kapsayıcı bir hareket
ve tavır olduğunu belli etmek için söylemiştir.
Milliyetçi
Hareket kadrolarında çok sayıda akademisyen barındırır, AKP
belasının gittiği ülkenin normalleşme sürecinde hem maddi hem
manevi günlere çabuk ulaşması için çalışmalar yapacak ilim
adamları ile gelecek günlere hazır bir durumdadır.
Bunun
dışında halen eğitim görmekte olan öğrenciler ya da
tarlada,fabrikada,tersanede çalışan milliyetçi gençler de
ülkenin aydınlık günler görmesi için artan imkanlarla daha
moral ve motivasyonlu çalışacaklardır.
Elbette
Mhp zihniyeti kendimden olan kazansın zihniyeti değildir MHP'li
Şehit Bakan Gün Sazak zamanında kadrolardaki tüm farklı siyasi
görüşteki insanlar ''babamız öldü'' diyerek ülkede kaçakçılığı
bitirme noktasına gelen yiğidin mermilerle dağlanan bedeninin
ardından yasa boğulmuşlardır.
Mhp
her zihniyetin her insanın beraber ve kardeşçe yaşayacağı bir
geleceği bizlere sunmaktadır.
Yazımızı
okuyan her bireyden bunu değerlendirmesini rica ederiz.
Saygılarımızla
www.mhpyianlamak.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder