9 Kasım 2015 Pazartesi

ÖZERK BÖLGE KURULURSA!


Ülkede PKK terörü meselesinde sular durulmuyor.

Terör örgütünün asker,polis katliamları ve vatandaşa olan zararı devam ediyor.

PKK her dönem isteklerinde,hedeflerinde değişiklikler gösteren bir örgüttür.
Ancak son dönem en çok konuşulan istekleri (ki yıllardır ara ara gündeme gelir) özerklik talebi.

Bunu başta ülkemiz daha sonrasında ise dünyaya sempatik gelmesi için ve şartların kendi çizdikleri sınırlarda olması için popüler kullanım tarzı olarak demokratik ön sözcüğü ile servis ediyorlar .


Bu ön sözcük özerklik projelerine kendi çıkarlarına bir çok fayda sağlamakla beraber,şık bir tanıtım sözcüğü vesilesi de görüyor!


Demokratik özerklik tanımı ayrılıkçı kürt siyasi hareketinin her grubunca ayrı manalar eklenerek tanıtılan ve savunulan bir kavram o yüzden kavram kargaşasına girmeden siyasal manada özerklik nedir şeklinde bir tanımlama yapmak gerekirse;

İç işlerinde serbest dış işlerinde merkezi otoriteye bağlı bölge.

Peki söylemlerinden ve yazılı açıklamalarından ortalama bir sonuç çıkarmaya çalışırsak ayrılıkçı olan kürtler ve PKK nasıl bir özerklik istiyor?

Bölgenin yöneticilerinin kendileri tarafından atanmasını,bölgenin asayişinin yine kendi belirleyecekleri öz savunma kuvvetleri tarafından sağlanması,bölgedeki yer altı ve yer üstü kaynaklarının bölgenin çıkarı için kullanılmasını,bölgenin hukuki düzeninde yerel öğelerin aktif hale getirilmesini bununla beraber,

Türkiye Cumhuriyeti'nin enerji ve ekonomi başta olmak üzere desteğinin müzakerelerle sağlanması.

Özerklik istenen bölgenin *
 ''
bilinçli geri bırakılmasının yaratığı tahribatın giderilmesi veya asgariye indirilmesi bağlamında merkezi hükümetin demokratik özerkliğe (bölgeler arası eşitsizliği gidermek için ) ek kaynaklar tahsis etmesi gerektiğini zorunluluk olarak görmekteyiz''

gibi (!) belirli başlı isteklerden oluşmaktadır.


Demokratik özerklik özetle Türk halkı ve devletiyle dalga geçmenin teknik tabiridir.

Süslü cümleler,reklam kampanyaları,sanat ve medya örgütlenmeleri ile bu isteklerinin değil de Barışın Partisi olan HDP
(ki bu nasıl bir barıştır ki sürekle güvenlik kuvvetlerimiz öldürülmektedir)
bu amacına ulaşsa ve özerklik hakkını elde etse bu özerk bölgeye halkımızın tepkilerini bir kenara bırakalım,kendi destekçilerinin yaklaşımı nasıl olacak?

Bugün İstanbul,İzmir,Ankara gibi yüksek nüfuslu şehirlerde gece hayatından tutun da lüks restaurant,otel ve çılgınlıkların tutkunu ama aynı zamanda HDP'li zenginler ne olacak.

Artık sosyal ve ticari yaşamlarına özerk bölgede mi devam edecekler?

Elbette onları böyle bir şeye zorlayamayız burası ''demokratik'' bir hukuk devleti!

Ancak özerk bölgede kendileriyle bağlantılı isimler ya da bizzat kendilerinin kurduğu firmalar bölgenin yer altı ve yer üstü zenginliklerinden faydalanıp ek gelir oluştururken,

Devletimizden istedikleri bölgesel eşitliğin sağlanması için verilen vergi indirimi ve desteklerden faydalanıp hem özerk bölgenin tüm fırsatlarından istifade edip hem de bu şekilde elde ettikleri ekstra gelirle büyük şehirlerin ekonomik hayatını bloke ederken o neşeli halay reklamlarıyla mı avunacağız?

Bölgenin idda edilen geri kalmışlığının en büyük sebebi olan bir çok ağa ile her daim iletişimde olan ve birbirlerini destekleyen HDP ve PKK yetkilileri üzerine bir de özerklik ilan edildiğinde minimum vergili ya da vergisiz bölgesel ticareti tamamen ele geçirip yatırımlarını ve sosyal yaşamlarını da ülkenin büyük şehirlerinde geçirdiklerinde kimse kendi kendine bu ayrıcalıklı ekonomik ve sosyal sınıfın nereden geldiği sorgulamayacak mı?

Yeni fırsatlar ve güçler elde ederek bölgedeki bir çok ağa ya da artniyetli aşiret liderinin (hangi tanımı kullanmak sizin keyfinize kalmış iş adamı da diyebilirsiniz!) bölgedeki halkın üstüne zulmü daha da katmerli olmayacak mı?








Bu söylediklerimizi bir çok okuyucumuz anlarken saf bir niyetle ve ''barış'' için HDP'ye oy veren entelektüel görünümlü popüler kültür çocukları ya da ekonomik durumu iyi olmayan ama özerkliğin getireceği eşitlik hayalini kuran HDP seçmeni pek bir anlam veremeyebilirler.

Onlara tavsiyemiz önce ellerindeki interneti kullanarak özerklikle neler istendiğinin araştırmasını yapmaları.

İkinci olarak HDP ve PKK destekçisi sermaye sahipleri ve onların büyük şehirlerdeki sosyal yaşantılarını incelemeleri.

Üçüncü olarak ise sözde ağalık sistemine karşı olarak kurulan PKK'nın şimdinin iş adamı görünümlü meşhur ağalarıyla ilişkileri!


Tüm bu söylediklerimizi biraz incelerseniz bir sonuca varmanız mümkün.

Özerk bölgenin kurulmasının teklif edilmesi dahi bile mantık sınırları dışındadır!

Unutulmayacak bir diğer önemli gerçek ise;

Bağlama güzel bir enstrümandır lakin samimi ellerdeyse!


www.mhpyianlamak.blogspot.com

iletişim:mhpyianlamak@gmail.com


*


den alıntı bir cümledir.

4 Kasım 2015 Çarşamba

SEÇİM SONRASI MHP VE GENEL BAŞKAN DEVLET BAHÇELİ








1 Kasım erken seçimleri Akp'nin yüzde 49 luk zaferiyle sonuçlandı...

Yandaş basın,yandaş araştırma şirketleri,orta seviye Akp yöneticileri,bir çok Akp milletvekili ve vatandaşın olmasını hiç beklemediği bir sonuç gerçekleşti.

En yalaka kurmaylar bile bu kadar yüksekten atamıyorken sonuçların bu şekilde gerçekleşmesinin seçmenin doğal yönelimi olduğunu düşünmüyoruz elbette.

Seçime bir müdahale olduğu açık.

Her ne kadar seçime bir müdahale olsa dahi yine de seçmenin büyük bölümünün yine Akp dediğini inkar edemeyiz.

Farazi olarak rakamlarla konuşmak pek uygun olmaz,bu yüzden yüzde kaç oy oynama olmuştur bilemeyiz ancak ne müdahale yapılırsa yapılsın Akp'nin birinci parti olduğu Mhp'nin ise büyük miktarda oy kaybettiği çok açık bir gerçeklik.

Yine de partiler avukatlarıyle ve teknik ekipleriyle bu işin üzerine gidip bir sonuç ortaya çıkarmadan yazacağımız,söyleyeceğimiz her şey ancak komplo teorisi değeri görecektir.

Biz kendi gündemimize gelelim.

Bu platformda ilk günden beri yazılan yazılarda her kesimden insanın okurken zorlanmayacağı arı ve sade bir dil kullanmaya mümkün olduğunca terimsel ve teknik kavramlarla konuşmamaya çalıştık.Bunun yanı sıra yazılarımızı mümkün olduğunca kısa tutmaya ve okuyucumuzu sıkmamaya özen gösterdik,bilemiyoruz bu 2 konuda başarı elde edebildik mi ancak fikriyatımız bu idi.


Bu yazılar kaleme alınırken Milliyetçi Hareketi hareketten olmayanlara,siyasetle yeni ilgilenen gençlere,harekete negatif gözle bakanlara ve elbette hareketin içinden olanlara kendi meşrebimizce kendi düşüncelerimizi anlatmak istedik.

Bu yazımızda da Mhp'nin bu büyük oy kaybından sonra neler yapabileceği hakkında fikirlerimizi belirteceğiz.


İlk olarak en önemli ve büyük konu ile başlayalım;

MHP LİDER DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMELİ MİDİR?

Uzun zamandır seçmen arasında tartışılan bu konu seçimden sonra tekrar gündeme geldi.
Kimi milliyetçi,Devlet Bahçeli'nin gitmesi,kimi ise kalması düşüncesinde.

Her iki güruhtan da sivri sesler çıkmakta.
ve görüşler sivrildikçe vatansever,milliyetçi habitatın dengesinde bozulmalar gözükmektedir.

Seçim sonuçları bu durumdayken hareketin içsel olarak birbirinden bu kadar uzaklaşması tehlikeli bir parlamayı işaret eder.


Milliyetçi hareket bu parlamalardan çok çekmiş,iç karışıklıklar yüzünden çok zarar görmüş büyük küslükler yaşamış bir davadır.


Önceliklerimizden biri bu küslüklerin bir daha yüksek boyutlarda yaşanmamasını sağlamak olmalı.

Peki Dr.Devlet Bahçeli gerçekten bir koltuk değişikliğine gitmeli midir?

Eğip bükmeden,kırılıp dökülmeden bunun net bir cevabını vermek gerekirse ;

Evet Dr.Devlet Bahçeli Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanlığı görevinden ayrılmalıdır.

Ancak bu görev bırakmada unutulmayacak gerçekler vardır.

Genel Başkan Dr.Devlet Bahçeli;

Hırsız değildir

Katil değildir

Vatan haini değildir

aksine

Bu ülkenin gördüğü en temiz en içten siyasi liderlerdendir.

Ancak gerek MHP'nin iç siyasi mekanizmasının toparlanması ve yenilenmesi gereği gerekse Türk Siyasetinin gelişiminde karşımıza çıkan yeni tablonun doğurduğu  vesilenin sonucu MHP yenilenmiş bir yönetim kadrosu ve Genel Başkan ile hayatına devam ederek güç kazanacaktır kanaatindeyiz.

Dr.Devlet Bahçeli yıllarca emek harcadığı ve bir çok yönden pozitif kalkınmalar yarattığı bu hareketi yeni bir lider imajına teslim etmelidir.



Harekete yeni bir vizyon,yeni bir bakış açısı,yeni topluluklar kazandırmak için bu elzemdir.


Peki bu uygulamada nasıl olabilir?


Bizim zihnimizde ve tavsiyemizde kendisi artık Türk Dünyası Siyasi ve Sosyal Hareketlerinin onursal başkanı olarak sınırları sadece ülkemiz içerisinde kalmayan bir Türk coğrafyasının ağabeyi konumunda Türk Davası mücadelesinin ağabeyliğine devam etmelidir.


Siyasi deneyimleri,eğitimi,yetiştiği aile,içinde bulunduğu sosyal konum ile bu makama layıktır.

Kendisi Türk dünyasının sorunlarını ve elbette Türkiye Cumhuriyeti'nde gelişen sorunları ele alacak bir kadronun başında yıllardır onu andığımız TÜRKMEN BEYİ sıfatıyla göreve gelmelidir.

Bunun vakıflaşma ve dernekleşme işlemleri hem hali hazırda bulunan stklarla ve vakıflarla görüşülerek hem de Türk dünyasının önde gelen isimleriyle bir araya gelip bir konsensüs oluşturularak kurulmalı ve TÜRKMEN BEYİ tecrübelerini burada hem gerekli makamlarla hem de tüm kamuoyu ile paylaşmalıdır.


Mhp'nin yeni genel başkanlık sürecindeki en akil yol budur.

Aksi halde zaten birbirine küsmüş,küsmese de gönül koymuş yığınlar varken bu yığınları büyütmek
dava ve fikriyata zarar verir.

Peki her şey tüm bu dediğimiz gibi gerçekleşse ve Devlet Bey Türk Dünyası'nın Türkmen Beyi olarak bir fikri makama geçse;

Asıl sualimiz olan MHP genel başkanlığı seçimi nasıl gerçekleşecek?

Bu çok hassas bir konu bir çok kişinin endişesi yeterince demokratik seçimler olabilecek mi?

Belirli kesimler tarafından büyük kurultay belirli bir şekilde sonlandırılmaya mı zorlanılacak?

Bizim bu konudaki fikrimiz kurultaylar ve tanıtımlar silsilesinden gerçekleşen bir seçim dönemi.

Merhum dava adamı Ali Metin Tokdemir'in şu önemli sözü ile meramımızı anlatmaya başlayalım.

"Ülkücülük Bazen Evinin Bir Köşesine Çekilip; Lekesiz, Onurlu Bir Şekilde Yaşamaktır"

Gerek 80 öncesi ülkücü harekete katılmış neferlerin,harekete emek harcamış ağabeylerin,ablaların
bulunduğu gerek yeni nesil ülkücü milliyetçi ve vatanseverlerin bulunduğu bir çok kurultay,toplantı ve sohbetler düzenlenmeli.

Bu hareketin Liderliğine aday olmak isteyen tüm isimler bu toplantılarda kendilerini ifade etmelidirler.

Bu hem parti içi bir demokrasi tavrınının hem de ülkemize karşı partinin ne kadar sağ duyulu bir şekilde davrandığının kanıtı olacaktır.

Bu toplantılar karışıklık ve kopukluk olmaması açısından bir rutine bağlanarak gerçekleşmeli;

-Kuruluştan bu yana aktif görev içerisinde olan MHP VE ÜLKÜ OCAKLARI üyeleri,yetkilileri

-Kuruluştan ve mücadeleden sonra evine çekilmiş ancak gönül bağını bozmadan yaşatmış dava üyeleri

-Milliyetçi,Türkçü,Vatansever dernekler yöneticileri ve üyeleri

-Her kesimden kendini davaya yakın hisseden gençler,öğrenciler

-Eğitim hayatında kendini ifade eden profesörler,öğretim üyeleri,öğretmenler ve kamu çalışanları

-Milliyetçi camiadan olan tüm meslek sahipleri,iş adamları,gazeteciler vs

ve kendini bu toplantılarda görmek isteyen ve ''samimi duygular içerisinde'' olduğuna ikna olunan herkes bu toplantılarda yer almalıdır.

Bu toplantılar neticesinde partiye başkan olmak isteyen adayların anlatımları olabileceği gibi,toplantıya katılanların da harekete nasıl katkıda bulunabileceği başta olmak üzere bir çok konu gündeme gelebilir.


Tabi tüm bu yazdıklarımız işin idealize edilmiş kısmı...

Toplantıları düzenleyecek ekibin birilerinin adamı olması ihtimali hadisesi,toplantılarda gerçekleşebilecek olaylar,toplantı öncesi ve sonrası adaylara ya da katılımcı güruha yapılabilecek dayatmalar vs vs vs.
Bunlar Türk siyasi hayatında çok sık gözüken gerçeklikler.

Ancak unutulmamalıdır ki temiz bir yenilenme süreci içerisinden geçilmediği takdirde boşluğa sürüklenmekten başka bir yol kalmaz.

Gerçek bir sel geldiği zaman sadece suyun kıyısında olanları değil,ne var ne yoksa suya katar götürür kalan yalnızca enkaz olur.

Bu sebeple hareketin her kesimi tarafından saygı gören isimlerin bu yeni yönteme ağabeylik ve uygulayıcılık edip başlatması ve yeni süreçte Milliyetçilerin artık yeni bir lidere ve bu liderle başlayacak değişim ve gelişim sürecine başlaması elzemdir.


Türk vatanseverleri,milliyetçileri,ülkücüleri bu değişimin ayak seslerini yüreklerinde duymalıdırlar.


Genel başkanlık değişimi sonrası asıl büyük çalışmalar başlamalı

-Mhp'nin yeniden algılanmasının formülleri

-Vatansever medyanın güçlendirilmesi ve geliştirilmesi çalışmaları

-Vatansever sanat ve sanatçıların organize ve doğru bir şekilde çalışmalar yapmasına destek olunması sanatın parti içinde sadece ideolojik açıdan ele alınmasından kurtulup evrensel bir çalışma haline gelmesinin sağlanması.

-Vatansever fakat dini konularda farklı düşünen farklı inançlara sahip seçmenin fikriyat altında buluşmasının gönül yolunun açılması

-Vatansever ve islamı nitelikli yaşayan tasavvufi ve barışçıl vatanseverlerin çatıya çağrısı

-Stklar konusunda yeni çalışmalar

-Sosyal medya,tanıtım ve diğer çalışmaların arttırılması,eksiklerin giderilmesi

-Hareket içerisinde bulunan ya da gönül vermiş profesyonel meslek erbablarının uzmanlık alanlarından faydalanılmasının yolunun açılması.



-Kadın kollarının güçlendirilmesi,daha fazla aktifleştirilmesi için çalışmalar


-Uluslararası siyasetin daha yoğun gözlemleneceği parti içi gruplar kurulması bunun yanı sıra ulus içi sosyolojik gözlem çalışmalarına ağırlık verilmesi



gibi daha bir çok önemli ve değerli konu bulunmaktadır.


Artık birbirimize kenetlenerek bu mesele çözülmelidir.


Saygı ve Sevgilerimizle.