25 Aralık 2015 Cuma

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE MİLLİYETÇİLİK HAKKINDA

Bu yazı yazılırken;

Ülkemizin içinde bulunduğu terörle mücadele ortamı,milliyetçilerin arasında gelişen gerginlikler,sınır ülkelerimizde yaşanan büyük ölçekli çatışmalar,Avrupa Birliği ve ABD'nin bu çatışmalarda hem kendi çıkarlarını gözetme,pay alma hem de dünya medyasına nasıl karıncanın belini incitmiyoruz pozları ve bu işi nasıl ülkemizden uzakta üzerimize pislik sıçratmadan ''tenha'' bir yerlerde görebiliriz çabaları devam ediyordu.

Tecavüzler,tecavüzün kendisi başlı başına bir iğrençlikken bir de ''vahşi tecavüzler'' kurbanların kesilen uzuvları,hiç bir pişmanlık emaresi göstermeyen karanlık,kirli,arsız yüzler yerli yerindeydi.

Birbirine güvensiz insanlar,birbirinin her hareketinden mana çıkarıp birbirini öldürmeye hevesli kaygılı,saldırgan,amaçsız insanlar da bir yere gitmemişlerdi.

Ülkesinden savaş nedeniyle gitmek zorunda kalmış,ülkemize sığınmış ancak ülkemizin onlara kontrollü,sınırları ve kuralları belli yaşam alanları oluşturmaması sebebiyle ülkenin dört bir yanına dağılmış içlerinde gerçekten savaştan kaçan ihtiyaç sahibi masumlar olduğu gibi teröristi,yan kesicisi,gaspçısı ve her türlü gayrı meşru işle uğraşanın olduğu milyonları aşkın bir kalabalık...

Onlar da yerli yerindeydi...

Yazıyı yazmaya devam etmeye çalıştık


İslamın öz mesajı olduğu sıkça dillendirilen birbirinizi seviniz,ahlaklı olunuz ve Allah'a şükrediniz mesajını ve bu mesajın getirilerini yaymak yerine sürekli cinsellik ve para konulu fetvalar verilmesi,ya da peygamberin sakalının yıkanıp suyunun paketlenmesi işlemleri de devam ediyordu.

İnsanların birbirlerini dinlerine,giyimlerine yaşam tarzlarına göre düşman edinmeleri ise had safhaya çıkmıştı.

Bir çok vatandaş bilmediği yerlerde taksiye bile binmek istemiyordu erkekler yolu bilmiyoruz dolandırılmayalım diye kadınlar taciz,tecavüz korkusundan.

Elbette tüm taksici ve ekmeğini ulaşımdan kazanan gerçek onurlu emekçilerden ve tüm vatandaşlardan bahsetmiyoruz genellemek hatalı olur ama dedik ya ''bir çok vatandaş'' kaygı içerisindeydi...

Aynı şekilde bir çok vatandaş ''dünyanın en modern'' ulaşım aracı Metrobüse'de binmek istemiyordu.

Binmesi ayrı dert,kavgası ayrı dert,tacizcisi ayrı dert.

Bunlardan yakınan vatandaşlara hemen bir vatandaşımız sesini yükseltiyordu;

Bunlar dünyanın her yerinde olan şeyler!

Doğru taciz,kavga vs dünyanın bir çok yerinde var ama o toplumlar bizim kadar AHLAK kavramını ALLAH KORKUSU kavramını DİĞER DİNLERİ YAŞAYANLARIN VE DİĞER COĞRAFYALARDA YAŞAYANLARIN NE KADAR AHLAKSIZ VE BİTMİŞ OLDUĞU PROPAGANDASINI yapmıyorlar en azından diye düşünüyordu başka bir vatandaş...
Zaten metrobüs hızlı bir ulaşım aracıydı en azından böyle fikirsel tartışmalar yaşanmıyordu!


Sadece metrobüste de değil neredeyse hiç bir yerde derin fikirsel tartışmalar yaşanmıyordu.

Herkes bir şeyci olmakla suçlanmaktan korkuyordu.Başına bir şey gelse hangi mahkemelerde yargılanılacaktı zaten!

BAY BAŞKAN'ın mahkemelerinde yargılanmak mı?Herkeste bir Allah düşürmesin temennisi.

Bunun için oturup tv başına senin yerine tartışan adamları seyredip yemek içmek çok daha güvenli geliyordu zihinlere.

Yemek içmek denilince de ülkede artık inanılmaz kaliteli ürünler vardı 30 liraya 40 liraya çikolatalar görülüyordu büyük marketlerde genellikle sadece görülüyordu zaten ama olsun 90 larda görülemiyordu bile mesela.

Rakının çeşidi,içkinin çeşidi de çok artmıştı,tabi onlarda içilemiyordu fiyatlarından dolayı ama bu hükümetimizin pardon düzeltelim BAY BAŞKAN'ın insanları günaha sokmama politikasıydı zaten!

Bu rakı içenlerin organize suç örgütü olarak kabul edilmesini sağlamalı BAY BAŞKAN!
Kendilerinin içtiği yetmezmiş gibi FESTİvali'ni de kutluyorlar bir süredir.Ancak FESTİvali'nin pardon normal valinin izni çıkmamış bu sene vatandaş da şalgam kebaplısını yapalım demiş bu sefer pompalı tüfekli kahramanlar çıkıp püskürtmeye çalışmışlar bu GÜNAH GECESİ'ni!

Sonrasında ilginçtir bu kahramanların da rakılı,viskili pozları çıkmış ama tahmin ediyoruz içinde alkol olmayan ürünlerdir...






Modern giyime küfredip her modern giyinen karşı cinsi göz radarına alanlar gibi.

Bu toprakların bir çok noktasında hızla semiren o kahrolası iki yüzlülük gibi.

Her şey devam ediyordu.

Peki bu başlıkta geçen ve bizim sıkça anlattığımız Milliyetçilik kelimesinin manası hakikaten nedir?

Ya da bu vatansever milliyetçi blog adresinin hazırlanmasının nedeni?

Yani biz yukarda anlattığımız tabloya aşığız ve bu tablonun büyüyerek devam etmesini mi istiyoruz Milliyetçiler olarak?

Milliyetçilik sadece geçmişi övmek ve devleti kutsamaktan ibaret kısır ve büyümeyen kendi toprağına hapsolmuş bir saksı çiçeği midir?


(Yazımızın bundan sonraki kısmı kendini vatansever ve milliyetçi olarak tanımlayan tüm samimi yurttaşlar ve kurumlar adına onlarında gönlünden geçen cümleler olduğu düşünülerek tüm halkımıza hitaben yazılmıştır)

Biz Vatansever Milliyetçiler bu karanlığın baştan sona yırtılmasını isteyen belki de hayali kendinden kudretli insanlarız!


Bizim Türk algılayışımızda yukarıda anlatılan köhneliğin esamesi yok.

Biz yeniden bir dirilişin peşindeyiz.

Devletsel,sosyal,kültürel öze bağlı ancak çağdaş bir hayalimiz var.


Bir çoğumuz iyi eğitimliyiz,eğitimini yarıda bırakmış olanlarımız ya da yüksek eğitim almamış olanlarımız kendilerini kitaplarla eğitmiş yüksek ruhi noktalara erişmişlerdir.


Bu ülkedeki tüm sapkınlıklarla,hırsızlıklarla,bölücülüklerle gönül mücadelesi olan bu mücadeleyi büyüterek yaşamak ve sahada bu işi ortadan kaldırmak isteyen insanlarız.

Biz Alparslan Türkeş'le Ebulfez Elçibey'in el ele tutuştuğunda ortaya çıkan ruhun vücut bulmuş halleriyiz.


Eğitim politikalarımız var,kültür politikalarımız var,bu ülke üzerine bu ülke için düşüncelerimiz var.

Sanata ve bilime çağdaş ilkeler ışığında yaklaşıyoruz.

İnsanların inançları,giyimleri,yaşam tarzları ve tercihleri bizim için bir arada yaşamaya engel değil aksine tüm farklı inanışlar en huzurlu ve destek alarak bizim fikriyatımızın çağında yaşayacak bundan eminiz.

Çünkü şimdiki hükümet,Cumhurbaşkanı ve bir çok muktedir görüş gibi başkalarının fikirlerinden korkmuyoruz.

Biz bu toprakların kaderini tayinde en doğru ve ilerici fikir olduğumuz düşüncesindeyiz ancak aksi tüm fikirleri yok etmek gibi bir kaygımız yok.


Tartışmadan,fikirleri çarpıştırmaktan kaçmak gibi bir kompleksimiz yok.

Biz Türküz bizim kadınlarımız bizle aynı değerdedir,balalarımız büyürken bizim omuzlarımızda gezer tekmelerimizin altında değil.


Sizler bizleri dönem dönem gördünüz ama pek tanımadınız.


Sizler genelde Milliyetçi Türkmüş gibi yapanları tanıdınız yeri geldi hamasetlerine güvenip yüzde 49 la iktidara getirdiniz.

Türk yurdunda Türk'ü dışlayanları baş tacı ettiniz ancak artık bazı şeyler değişecek.



Siz bu değişimi oturup izlerseniz değil tabi siz de bu değişime ortak olursanız değişecek.

Ne yapacağınızı kara kara düşünmeniz bile kafi aslında çocuğunuza,karınıza ya da çevrenize davranışlarınızda kim olduğunuzu hatırlamamız.

Bir arkadaş sohbetinde tam ''KİM OLSA ÇALAR ABİ'' derken binlerce yıllık tarihinizi hatırlayarak cümlenizin yönünü değiştirmeniz.

Türklüğünüzü sadece şehitlerimiz olduğunda değil de gözlerinizi diktiğiniz kadının bundan rahatsız olabileceğini farkettiğinizde de hatırlamanız.



Peki siz bunları yaparken ülke ve ülkenin gelişimi değişecek mi?

Burada mevcut milliyetçi,vatansever stklara derneklere büyük görev düşmekte toplumsal bir yenilik ve gelişim hareketi yayılmak zorunda.

Bu yayılmada sizler bireysel olarak öze dönüş çağa yükseliş tavrını hissetiğinizde,bu kadim halkın hem öz evladı hem öz hamisi pozisyonunda olan

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ yenileyici ve lider pozisyonuna doğal olarak geçmiş olacaktır.

Bu ülkede Türklüğün moda tabirle amiral gemisi halkının yanında ve dinamik unsurlarıyla yeni bir döneme merhaba demenin kutlu halini yaşayacaktır.

Kadrolarıyla,kurumlarıyla toptan bir yenilik harekatı ve dinamik olan fikri mücadeleyi bir adım öteye taşıma fikrinin oturmasıyla ülke için yeni bir çağ başlayacaktır.


Hareketin Başbuğ'u Alparslan Türkeş ve önde gelen dava adamları nasıl ki anlatımları ve sözleriyle hareketi statik ve durağan değil dinamik ve gelişken bir şekilde günümüze taşıdılarsa bugünkü vatansever milliyetçiler de hareketi aynı düsturla geleceğe taşıyacaklardır.

Bu da sulh,barış ve kardeşlik içerisinde olmak zorundadır.


Zamanın bunu bize mecbur kıldığı bir çağdayız.

AZİZ TÜRK MİLLETİ BİLMELİDİR Kİ


Milliyetçiler her koldan ve yönden halkı ile kucaklaşmaya ve halkını en kaliteli bir hayat koşullarında yaşatmak için mücadeleye hazırdır.

Eğitim ve öğretimdeki düzenlemelerle,devlet ya da özel sektörde çalışacak tüm işçilerin alacağı ücret düzenlemeleriyle ve vergilerin şahısların lükslerine değil gerçekten halkın sağlık,sosyal güvenlik ve yaşam standardını yükseltmek için çalışacakları politikalarla düzenlenecek olmasına hazırdırlar.

Siz değerli halkımızın da MİLLİYETÇİ TÜRKİYE çalışmalarına destek olması bu çalışmanın bir parçası olmanız ile ülkemiz çok güzel günler görecektir.

Yazının üst kısmında hayalperestiz demiştik lakin bu gerçekleri görmeye engel değil elbette büyük ve belirsiz gözüken bir terör sorunu var.

Ancak bu sorun Milliyetçi Türkiye projesinde net,kesin tedbirlerle a'dan z'ye önlem ve müdahaleler ile ortadan kaldırılacaktır.

Hükümetin 13 yılda semirttiği Bölücü,İslamcı ve diğer tüm çetelerin kökü sert önlemlerle kazınacaktır.


Gerek sosyal alanda,gerek akademik alanda,gerek terör fonlarının yok edilmesi alanında tüm birimleriyle gerçekten çalışacak olanların dönemi Milliyetçilerin dönemi olacaktır.

Uluslararası camiada yerle yeksan olmuş itibar için çalışmalar yapılacak sadece bu topraklarda değil dünyanın her yerindeki Türk toplulukları ile ortak bir iletişim ağı oluşturulacaktır.

Genç,dinamik ve çalışkan kadrolar ile ülkenin üzerine bir kara bulut gibi  çökmüş bu karanlık günleri dağıtmak için tüm Milliyetçiler hazırdır.

Bir Türk evladı olarak senin yerin de bu kutlu davanın içinde yer almaktır.

Akp döneminin karanlık ve saçmalık dolu tavırlarının ülkemizi getirdiği bu zorlu ve bunaltıcı dönem yüzünden kimliğini,neleri başarabileceğini unutma!

Elbette yazımızı uzatmamak ve bunu bir seçim tanıtım yazısı haline getirmemek adına daha ayrıntılara girmiyoruz.


İlk tanıtım yazımızda belirttiğimiz üzere MHP'nin resmi yayın organı değiliz tamamen bağımsız olarak ülkemizin terör ve benzeri olumsuzluklardan kurtulup sosyal hayat,bilim ve sanat çalışmalarında ileri gitmesi halkımızın hak ettiği şekilde yaşamasını isteyen bir düşünce platformuyuz.

Bu yolun en makul seçeneği de MHP çatısı altında yürüye durmak ve fikriyatı en değerli noktalara ulaştırmak için çaba göstermektir bu yüzden bu çalışmaları yürütüyoruz.


Sizlere bu yazıda önerdiğimiz Milliyetçi duruş ve yaşam şekli de sizin bireysel olarak üstünüze düşen görevlerdir.

DEĞİŞİM EŞİNİZE VE ÇOCUKLARINIZA ŞİDDET UYGULAMAYI BIRAKIP AİLECE ÜLKESEL KAYGILARI DÜŞÜNMEKLE VE AİLECE BİR TÜRK'E YAKIŞIR ŞEKİLDE YAŞAMAKLA BAŞLAR

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ'NİN KUTLU İKTİDARI İLE YARILANIR 

MİLLİYETÇİ ÇAĞDAŞ VE GÜÇLÜ TÜRKİYE İLE SONSUZLAŞIR..

BU ÜLKEDE BİR ÇOK KİŞİ İŞ YAPMAKLA DEĞİL BAŞKALARININ YAPTIKLARIYLA DALGA GEÇMEKLE VAKİT GEÇİRİR,ONLARA KESİNLİKLE KULAK VERMEDEN İNANDIĞINIZ YOLDA YÜRÜYÜN.

HERKESİN SENİ KİM SANDIĞI DEĞİL ÖZÜNDE KİM OLDUĞUN ÖNEMLİDİR.

Saygılarımızla

www.mhpyianlamak.blogspot.com










9 Kasım 2015 Pazartesi

ÖZERK BÖLGE KURULURSA!


Ülkede PKK terörü meselesinde sular durulmuyor.

Terör örgütünün asker,polis katliamları ve vatandaşa olan zararı devam ediyor.

PKK her dönem isteklerinde,hedeflerinde değişiklikler gösteren bir örgüttür.
Ancak son dönem en çok konuşulan istekleri (ki yıllardır ara ara gündeme gelir) özerklik talebi.

Bunu başta ülkemiz daha sonrasında ise dünyaya sempatik gelmesi için ve şartların kendi çizdikleri sınırlarda olması için popüler kullanım tarzı olarak demokratik ön sözcüğü ile servis ediyorlar .


Bu ön sözcük özerklik projelerine kendi çıkarlarına bir çok fayda sağlamakla beraber,şık bir tanıtım sözcüğü vesilesi de görüyor!


Demokratik özerklik tanımı ayrılıkçı kürt siyasi hareketinin her grubunca ayrı manalar eklenerek tanıtılan ve savunulan bir kavram o yüzden kavram kargaşasına girmeden siyasal manada özerklik nedir şeklinde bir tanımlama yapmak gerekirse;

İç işlerinde serbest dış işlerinde merkezi otoriteye bağlı bölge.

Peki söylemlerinden ve yazılı açıklamalarından ortalama bir sonuç çıkarmaya çalışırsak ayrılıkçı olan kürtler ve PKK nasıl bir özerklik istiyor?

Bölgenin yöneticilerinin kendileri tarafından atanmasını,bölgenin asayişinin yine kendi belirleyecekleri öz savunma kuvvetleri tarafından sağlanması,bölgedeki yer altı ve yer üstü kaynaklarının bölgenin çıkarı için kullanılmasını,bölgenin hukuki düzeninde yerel öğelerin aktif hale getirilmesini bununla beraber,

Türkiye Cumhuriyeti'nin enerji ve ekonomi başta olmak üzere desteğinin müzakerelerle sağlanması.

Özerklik istenen bölgenin *
 ''
bilinçli geri bırakılmasının yaratığı tahribatın giderilmesi veya asgariye indirilmesi bağlamında merkezi hükümetin demokratik özerkliğe (bölgeler arası eşitsizliği gidermek için ) ek kaynaklar tahsis etmesi gerektiğini zorunluluk olarak görmekteyiz''

gibi (!) belirli başlı isteklerden oluşmaktadır.


Demokratik özerklik özetle Türk halkı ve devletiyle dalga geçmenin teknik tabiridir.

Süslü cümleler,reklam kampanyaları,sanat ve medya örgütlenmeleri ile bu isteklerinin değil de Barışın Partisi olan HDP
(ki bu nasıl bir barıştır ki sürekle güvenlik kuvvetlerimiz öldürülmektedir)
bu amacına ulaşsa ve özerklik hakkını elde etse bu özerk bölgeye halkımızın tepkilerini bir kenara bırakalım,kendi destekçilerinin yaklaşımı nasıl olacak?

Bugün İstanbul,İzmir,Ankara gibi yüksek nüfuslu şehirlerde gece hayatından tutun da lüks restaurant,otel ve çılgınlıkların tutkunu ama aynı zamanda HDP'li zenginler ne olacak.

Artık sosyal ve ticari yaşamlarına özerk bölgede mi devam edecekler?

Elbette onları böyle bir şeye zorlayamayız burası ''demokratik'' bir hukuk devleti!

Ancak özerk bölgede kendileriyle bağlantılı isimler ya da bizzat kendilerinin kurduğu firmalar bölgenin yer altı ve yer üstü zenginliklerinden faydalanıp ek gelir oluştururken,

Devletimizden istedikleri bölgesel eşitliğin sağlanması için verilen vergi indirimi ve desteklerden faydalanıp hem özerk bölgenin tüm fırsatlarından istifade edip hem de bu şekilde elde ettikleri ekstra gelirle büyük şehirlerin ekonomik hayatını bloke ederken o neşeli halay reklamlarıyla mı avunacağız?

Bölgenin idda edilen geri kalmışlığının en büyük sebebi olan bir çok ağa ile her daim iletişimde olan ve birbirlerini destekleyen HDP ve PKK yetkilileri üzerine bir de özerklik ilan edildiğinde minimum vergili ya da vergisiz bölgesel ticareti tamamen ele geçirip yatırımlarını ve sosyal yaşamlarını da ülkenin büyük şehirlerinde geçirdiklerinde kimse kendi kendine bu ayrıcalıklı ekonomik ve sosyal sınıfın nereden geldiği sorgulamayacak mı?

Yeni fırsatlar ve güçler elde ederek bölgedeki bir çok ağa ya da artniyetli aşiret liderinin (hangi tanımı kullanmak sizin keyfinize kalmış iş adamı da diyebilirsiniz!) bölgedeki halkın üstüne zulmü daha da katmerli olmayacak mı?








Bu söylediklerimizi bir çok okuyucumuz anlarken saf bir niyetle ve ''barış'' için HDP'ye oy veren entelektüel görünümlü popüler kültür çocukları ya da ekonomik durumu iyi olmayan ama özerkliğin getireceği eşitlik hayalini kuran HDP seçmeni pek bir anlam veremeyebilirler.

Onlara tavsiyemiz önce ellerindeki interneti kullanarak özerklikle neler istendiğinin araştırmasını yapmaları.

İkinci olarak HDP ve PKK destekçisi sermaye sahipleri ve onların büyük şehirlerdeki sosyal yaşantılarını incelemeleri.

Üçüncü olarak ise sözde ağalık sistemine karşı olarak kurulan PKK'nın şimdinin iş adamı görünümlü meşhur ağalarıyla ilişkileri!


Tüm bu söylediklerimizi biraz incelerseniz bir sonuca varmanız mümkün.

Özerk bölgenin kurulmasının teklif edilmesi dahi bile mantık sınırları dışındadır!

Unutulmayacak bir diğer önemli gerçek ise;

Bağlama güzel bir enstrümandır lakin samimi ellerdeyse!


www.mhpyianlamak.blogspot.com

iletişim:mhpyianlamak@gmail.com


*


den alıntı bir cümledir.

4 Kasım 2015 Çarşamba

SEÇİM SONRASI MHP VE GENEL BAŞKAN DEVLET BAHÇELİ








1 Kasım erken seçimleri Akp'nin yüzde 49 luk zaferiyle sonuçlandı...

Yandaş basın,yandaş araştırma şirketleri,orta seviye Akp yöneticileri,bir çok Akp milletvekili ve vatandaşın olmasını hiç beklemediği bir sonuç gerçekleşti.

En yalaka kurmaylar bile bu kadar yüksekten atamıyorken sonuçların bu şekilde gerçekleşmesinin seçmenin doğal yönelimi olduğunu düşünmüyoruz elbette.

Seçime bir müdahale olduğu açık.

Her ne kadar seçime bir müdahale olsa dahi yine de seçmenin büyük bölümünün yine Akp dediğini inkar edemeyiz.

Farazi olarak rakamlarla konuşmak pek uygun olmaz,bu yüzden yüzde kaç oy oynama olmuştur bilemeyiz ancak ne müdahale yapılırsa yapılsın Akp'nin birinci parti olduğu Mhp'nin ise büyük miktarda oy kaybettiği çok açık bir gerçeklik.

Yine de partiler avukatlarıyle ve teknik ekipleriyle bu işin üzerine gidip bir sonuç ortaya çıkarmadan yazacağımız,söyleyeceğimiz her şey ancak komplo teorisi değeri görecektir.

Biz kendi gündemimize gelelim.

Bu platformda ilk günden beri yazılan yazılarda her kesimden insanın okurken zorlanmayacağı arı ve sade bir dil kullanmaya mümkün olduğunca terimsel ve teknik kavramlarla konuşmamaya çalıştık.Bunun yanı sıra yazılarımızı mümkün olduğunca kısa tutmaya ve okuyucumuzu sıkmamaya özen gösterdik,bilemiyoruz bu 2 konuda başarı elde edebildik mi ancak fikriyatımız bu idi.


Bu yazılar kaleme alınırken Milliyetçi Hareketi hareketten olmayanlara,siyasetle yeni ilgilenen gençlere,harekete negatif gözle bakanlara ve elbette hareketin içinden olanlara kendi meşrebimizce kendi düşüncelerimizi anlatmak istedik.

Bu yazımızda da Mhp'nin bu büyük oy kaybından sonra neler yapabileceği hakkında fikirlerimizi belirteceğiz.


İlk olarak en önemli ve büyük konu ile başlayalım;

MHP LİDER DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMELİ MİDİR?

Uzun zamandır seçmen arasında tartışılan bu konu seçimden sonra tekrar gündeme geldi.
Kimi milliyetçi,Devlet Bahçeli'nin gitmesi,kimi ise kalması düşüncesinde.

Her iki güruhtan da sivri sesler çıkmakta.
ve görüşler sivrildikçe vatansever,milliyetçi habitatın dengesinde bozulmalar gözükmektedir.

Seçim sonuçları bu durumdayken hareketin içsel olarak birbirinden bu kadar uzaklaşması tehlikeli bir parlamayı işaret eder.


Milliyetçi hareket bu parlamalardan çok çekmiş,iç karışıklıklar yüzünden çok zarar görmüş büyük küslükler yaşamış bir davadır.


Önceliklerimizden biri bu küslüklerin bir daha yüksek boyutlarda yaşanmamasını sağlamak olmalı.

Peki Dr.Devlet Bahçeli gerçekten bir koltuk değişikliğine gitmeli midir?

Eğip bükmeden,kırılıp dökülmeden bunun net bir cevabını vermek gerekirse ;

Evet Dr.Devlet Bahçeli Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanlığı görevinden ayrılmalıdır.

Ancak bu görev bırakmada unutulmayacak gerçekler vardır.

Genel Başkan Dr.Devlet Bahçeli;

Hırsız değildir

Katil değildir

Vatan haini değildir

aksine

Bu ülkenin gördüğü en temiz en içten siyasi liderlerdendir.

Ancak gerek MHP'nin iç siyasi mekanizmasının toparlanması ve yenilenmesi gereği gerekse Türk Siyasetinin gelişiminde karşımıza çıkan yeni tablonun doğurduğu  vesilenin sonucu MHP yenilenmiş bir yönetim kadrosu ve Genel Başkan ile hayatına devam ederek güç kazanacaktır kanaatindeyiz.

Dr.Devlet Bahçeli yıllarca emek harcadığı ve bir çok yönden pozitif kalkınmalar yarattığı bu hareketi yeni bir lider imajına teslim etmelidir.



Harekete yeni bir vizyon,yeni bir bakış açısı,yeni topluluklar kazandırmak için bu elzemdir.


Peki bu uygulamada nasıl olabilir?


Bizim zihnimizde ve tavsiyemizde kendisi artık Türk Dünyası Siyasi ve Sosyal Hareketlerinin onursal başkanı olarak sınırları sadece ülkemiz içerisinde kalmayan bir Türk coğrafyasının ağabeyi konumunda Türk Davası mücadelesinin ağabeyliğine devam etmelidir.


Siyasi deneyimleri,eğitimi,yetiştiği aile,içinde bulunduğu sosyal konum ile bu makama layıktır.

Kendisi Türk dünyasının sorunlarını ve elbette Türkiye Cumhuriyeti'nde gelişen sorunları ele alacak bir kadronun başında yıllardır onu andığımız TÜRKMEN BEYİ sıfatıyla göreve gelmelidir.

Bunun vakıflaşma ve dernekleşme işlemleri hem hali hazırda bulunan stklarla ve vakıflarla görüşülerek hem de Türk dünyasının önde gelen isimleriyle bir araya gelip bir konsensüs oluşturularak kurulmalı ve TÜRKMEN BEYİ tecrübelerini burada hem gerekli makamlarla hem de tüm kamuoyu ile paylaşmalıdır.


Mhp'nin yeni genel başkanlık sürecindeki en akil yol budur.

Aksi halde zaten birbirine küsmüş,küsmese de gönül koymuş yığınlar varken bu yığınları büyütmek
dava ve fikriyata zarar verir.

Peki her şey tüm bu dediğimiz gibi gerçekleşse ve Devlet Bey Türk Dünyası'nın Türkmen Beyi olarak bir fikri makama geçse;

Asıl sualimiz olan MHP genel başkanlığı seçimi nasıl gerçekleşecek?

Bu çok hassas bir konu bir çok kişinin endişesi yeterince demokratik seçimler olabilecek mi?

Belirli kesimler tarafından büyük kurultay belirli bir şekilde sonlandırılmaya mı zorlanılacak?

Bizim bu konudaki fikrimiz kurultaylar ve tanıtımlar silsilesinden gerçekleşen bir seçim dönemi.

Merhum dava adamı Ali Metin Tokdemir'in şu önemli sözü ile meramımızı anlatmaya başlayalım.

"Ülkücülük Bazen Evinin Bir Köşesine Çekilip; Lekesiz, Onurlu Bir Şekilde Yaşamaktır"

Gerek 80 öncesi ülkücü harekete katılmış neferlerin,harekete emek harcamış ağabeylerin,ablaların
bulunduğu gerek yeni nesil ülkücü milliyetçi ve vatanseverlerin bulunduğu bir çok kurultay,toplantı ve sohbetler düzenlenmeli.

Bu hareketin Liderliğine aday olmak isteyen tüm isimler bu toplantılarda kendilerini ifade etmelidirler.

Bu hem parti içi bir demokrasi tavrınının hem de ülkemize karşı partinin ne kadar sağ duyulu bir şekilde davrandığının kanıtı olacaktır.

Bu toplantılar karışıklık ve kopukluk olmaması açısından bir rutine bağlanarak gerçekleşmeli;

-Kuruluştan bu yana aktif görev içerisinde olan MHP VE ÜLKÜ OCAKLARI üyeleri,yetkilileri

-Kuruluştan ve mücadeleden sonra evine çekilmiş ancak gönül bağını bozmadan yaşatmış dava üyeleri

-Milliyetçi,Türkçü,Vatansever dernekler yöneticileri ve üyeleri

-Her kesimden kendini davaya yakın hisseden gençler,öğrenciler

-Eğitim hayatında kendini ifade eden profesörler,öğretim üyeleri,öğretmenler ve kamu çalışanları

-Milliyetçi camiadan olan tüm meslek sahipleri,iş adamları,gazeteciler vs

ve kendini bu toplantılarda görmek isteyen ve ''samimi duygular içerisinde'' olduğuna ikna olunan herkes bu toplantılarda yer almalıdır.

Bu toplantılar neticesinde partiye başkan olmak isteyen adayların anlatımları olabileceği gibi,toplantıya katılanların da harekete nasıl katkıda bulunabileceği başta olmak üzere bir çok konu gündeme gelebilir.


Tabi tüm bu yazdıklarımız işin idealize edilmiş kısmı...

Toplantıları düzenleyecek ekibin birilerinin adamı olması ihtimali hadisesi,toplantılarda gerçekleşebilecek olaylar,toplantı öncesi ve sonrası adaylara ya da katılımcı güruha yapılabilecek dayatmalar vs vs vs.
Bunlar Türk siyasi hayatında çok sık gözüken gerçeklikler.

Ancak unutulmamalıdır ki temiz bir yenilenme süreci içerisinden geçilmediği takdirde boşluğa sürüklenmekten başka bir yol kalmaz.

Gerçek bir sel geldiği zaman sadece suyun kıyısında olanları değil,ne var ne yoksa suya katar götürür kalan yalnızca enkaz olur.

Bu sebeple hareketin her kesimi tarafından saygı gören isimlerin bu yeni yönteme ağabeylik ve uygulayıcılık edip başlatması ve yeni süreçte Milliyetçilerin artık yeni bir lidere ve bu liderle başlayacak değişim ve gelişim sürecine başlaması elzemdir.


Türk vatanseverleri,milliyetçileri,ülkücüleri bu değişimin ayak seslerini yüreklerinde duymalıdırlar.


Genel başkanlık değişimi sonrası asıl büyük çalışmalar başlamalı

-Mhp'nin yeniden algılanmasının formülleri

-Vatansever medyanın güçlendirilmesi ve geliştirilmesi çalışmaları

-Vatansever sanat ve sanatçıların organize ve doğru bir şekilde çalışmalar yapmasına destek olunması sanatın parti içinde sadece ideolojik açıdan ele alınmasından kurtulup evrensel bir çalışma haline gelmesinin sağlanması.

-Vatansever fakat dini konularda farklı düşünen farklı inançlara sahip seçmenin fikriyat altında buluşmasının gönül yolunun açılması

-Vatansever ve islamı nitelikli yaşayan tasavvufi ve barışçıl vatanseverlerin çatıya çağrısı

-Stklar konusunda yeni çalışmalar

-Sosyal medya,tanıtım ve diğer çalışmaların arttırılması,eksiklerin giderilmesi

-Hareket içerisinde bulunan ya da gönül vermiş profesyonel meslek erbablarının uzmanlık alanlarından faydalanılmasının yolunun açılması.



-Kadın kollarının güçlendirilmesi,daha fazla aktifleştirilmesi için çalışmalar


-Uluslararası siyasetin daha yoğun gözlemleneceği parti içi gruplar kurulması bunun yanı sıra ulus içi sosyolojik gözlem çalışmalarına ağırlık verilmesi



gibi daha bir çok önemli ve değerli konu bulunmaktadır.


Artık birbirimize kenetlenerek bu mesele çözülmelidir.


Saygı ve Sevgilerimizle.





17 Ekim 2015 Cumartesi

SEÇİMLER,SOSYAL MEDYA VE MHP





Seçimlerin yaklaştığı şu günlerde yine bir çok alanda çalışmalar ve faaliyetler devam ederken vatansever fikriyat da sosyal medyada fikirlerini paylaşıyor.

Bir çok partinin  dezenformasyon yaratmak ve olmayan olayları gündeme getirmek için bile kullandığı sosyal medya olgusunu elbetteki bizler yalan paylaşımlar için kullanamayız.

Doğru paylaşımlar için kullanırken nelere dikkat etmemiz gerektiği ile ilgili sizlere bir kaç tavsiyede bulunmak istedik.

Unutmayalım sosyal medya büyük bir hızla hayattaki önemini arttırıyor hazırlıklarımızı ve çalışmalarımızı ne kadar sık yaparsak sonuçta o kadar başarılı oluruz.

1-Milliyetçi Haber Kaynaklarının Etkin Kullanımı

Sayıları yandaş medya kadar bol olmasa dahi vatansever ve milliyetçi haber,fikir,paylaşım siteleri ve bilgilendirici gruplar bulunmakta hem bu grupların yayılması hem de daha çok kişinin bu kaynaklardan haberdar olması nedeniyle vereceğiniz haber linklerinin vatansever kaynaklardan olması hareketin sosyal medya,medya kurumları ya da bağımsız kuruluşlarının daha çok kişi tarafından tanınmasını sağlar tanıtımına yardımcı olur.

2- Farklı Görüşlerin Yer Aldığı Sosyal Mecralarda Fikirsel Anlatıma Girmek

İnternette her partinin,görüşün vs.nin kendi sosyal sayfaları,hesapları,grupları var bu gruplarda kendi fikirlerinizi onlara aktarırsanız bir çok kişiden ters tepki almanız mümkün.
Ancak kararsızlardan ya da kendi fikriyatındaki yanlış ve hatalı tutumlardan rahatsız olanları etkilemeniz de olası.

Bunun için oldukça seçici kelimelerle fikriyatınızı anlatmanız mühim.




3-Fikirdaş Sosyal Medyanın Tanıtımı ve Yeni Sosyal Mecralar Açmak

İnternette yer alan bir çok blog ve web sitesi bırakın farklı fikriyatları kendi fikirdaşları tarafından bilinmemekte bunun için bildiğimiz sitelerin sosyal hesaplarımızda paylaşımı..

Bunun yanı sıra anlatmak istediğiniz fikirleriniz için blog ve benzeri sosyal medya araçlarının açılması bunun sık sık reklamını yapmanız.

Dikkatli ve seçici bir Türkçe ile fikirlerinizin yayılmasını sağlamanız.


4-Camianın Tanıtımı ve İlişkileri

Sosyal medya tüm dünyanın aynı ortamda bulunduğu bir toplantı odası gibi doğru kullanıldığında bir çok kişiye bir çok şey anlatmak ve anlaşılmak mümkün.

Sizin tanıdığınız ve değer verdiğiniz siyasi,ilim adamı,sanatçı ve diğer önemli kişiliklerin özelliklerinin diğer bireylere de anlatılması harekete yabancı insanların harekete bu samimi ve bilgilendirici tavır ile ısındırılması mümkün.


Özellikle hareketin içerisinde bulunan çok değerli ve donanımlı ilim insanları ile ilgili yazılar,paylaşımlar yaparak ülkeyi en iyi yönetebilecek kadroların hareketin içinde olduğunun bilincinin topluma yayılmasına imkan sağlayabilirsiniz.


5-Sahadaki Faaliyetlerin Tanıtımının Yapılması

Sahada siyasi ve fikirdaşların yaptığı faaliyetlerin sadece resmi hesaplardan değil tüm hesaplardan aktif organize şekilde tanıtılması sıkça sorulan MİLLİYETÇİLER SOSYAL OLARAK NE YAPIYOR,NEYE ÇÖZÜM BULUYOR,NELERLE İŞTİGAL EDİYORLAR gibi içten pazarlıklı soruların daha sorulmadan cevaplandırılmasını sağlayacaktır..

6-Siyasi Görüşler Dışında Sanatsal ve Fikirsel Paylaşımlar

Yoğun siyasi dönemlerin dışında kitap,müzik,film ve diğer tüm sanat alanlarında ilgi alanlarının paylaşılarak fikriyattan uzak olan insanların hareketteki insanların sosyal yönünden de haberdar olmasını sağlamak.
''Özellikle yaratılan'' vatanseverler hakkındaki olumsuz önyargıyı kırmak.

Tüm yaş gruplarından ancak öncelikle de gençlerden etkileşim alınmasına ön ayak olmak.


...

Sayılacak bir çok maddeden ilk akla gelenleri sizler için derledik.Başka yazılarımızda da bu konuda çalışmalar yapabiliriz.

Umarız bir elden ve doğru şekilde mücadelemiz sürer.


Saygılarımızla

www.mhpyianlamak.blogspot.com







13 Ekim 2015 Salı

TERÖRÜN ZİHİNLERE YERLEŞTİRİLME OPERASYONU - PROJE:PKK





İnsanlık tarihi bilinir ilk yıllarından bu yana çeşitli birliktelikler ile varlığını sürdürmüştür.

Bu kimi zaman kabile yaşamı şeklinde kimi zaman devletleşme ya da benzeri yönetim biçimleri ile yönetilme şeklinde meydana gelmiştir.

Bunun yanı sıra dini inançlar ve kültürel farklılıklar da insanların bir arada ve ortak paydalarını kolladıkları zeminde yaşamalarını sağlamıştır.


Kimi gruplar kendi varlıklarını korumak için kimi gruplar güçlerinin sınırlarını arttırmak için kimi gruplar ise inandıkları dini ya da kültürel inançlarını yerine getirmek için mücadele vermişlerdir.

Bu mücadele sadece silahla gerçekleşmemiş kazanmak için çeşitli yöntemler kullanılmıştır.

Bu yöntemler hakkında yapılan araştırma ve çalışmalar derinleşip bu savaş ve kaos ortamını yaratan güçlerin isimleri zikredildikçe gerçekler komplo teorisi olarak adlandırılmış bu sayede ciddiye alınmamaları yönünde bir kanı oluşturulmaya çalışılmıştır.


Tarihi bile güçlü olanların yazmasını teşvik eden güruhlar elbette ki gizli gerçeklerin ortaya çıkmasını sulandırmaktan kaçınmayacaklardır.


Biz bu yazımızda size yakın tarihte ülkemizdeki Pkk Terör Örgütü'nün zihinlere yerleştirilme ve legalize bir yapı olarak algılanmasındaki çalışmaları anlatacağız.

Elbette Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan,hatta kuruluştan önceki zaman dilimlerinden de bir çok ulus veya toplulukların ortadoğu ile ilgili çeşitli politika düşünceleri ve şekillendirme çabaları olmuştur.
Ancak bizler hem bu yazıda sizi sıkmamak hem de en yakın olayları aktarmak adına o kadar eski tarihlere gitmeyeceğiz.





Yakın tarihte özellikle 2003 sonrası PKK ve ideolojisinin toplumsal yapıdaki yayılma politikasının geldiği noktalardan biraz bahsetmeye çalışacağız.


Ayrılıkçı terör örgütü ve ondan faydalanan uluslararası güçler,bir çok ülke,kurum ve istihbarat servisi terör örgütünün fikri yayılması hakkında özellikle son yıllarda ne gibi çalışmalarda bulunmuşlardı?

Önce kısa ve fazla ayrıntıya girmeden kanlı örgütün tarihçesinden bahsedelim;



1970 li yılları başından itibaren bir çok siyasi oluşum içerisinde yer alan Abdullah Öcalan 1973 ve 1974 yılları arasında bir çok fikirdaşı ile çeşitli girişimler ve toplantılarda bulunarak ''Bölücü Kürtçü'' siyasi hareketin temellerini oluşturmaya başlamıştır.

Elbette daha önceki yıllarda kürtçü ideleoji hakkında fikirler ve çalışmalar vardı ancak Pkk fikriyatının oluşmaya başlaması daha çok 1970 sonrasına tekabül etmektedir.

Sene 1974'e geldiğinde Abdullah Öcalan ve daha sonra Pkk'nın da kurucu isimleri arasında yer alacak bir grup arkadaşı Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Öğrenci Derneği'ni kurmuşlar,Pkk'nın ön temellerini bu dernek vesilesi ile atmışlardır.

Abdullah Öcalan bu dernek sayesinde yasal bir propaganda merkezi oluşturmuştur.

Her ne kadar dernek 1975 yılında kapatılsa da bu dernek çevresinde belirli bir kitle oluşturulmuş,kitlenin bir çok üyesinin 1978 yılına kadar doğu ve güney doğu başta olmak üzere bir çok ilde propaganda yapmalarına imkan sağlanmıştır.

Sene 1978'in 27 Kasım'ını gösterdiğinde ise Öcalan ve bir grup arkadaşı yaptıkları toplantının ardından terör oluşumlarının isimlendirilmesinin temelini atmış 1979 Nisan ayında ise örgütlerinin adının PKK olarak belirlemişlerdir.

PKK'nın açılımı kürtçe Partiya Karkeren Kurdistane olmakta Türkçe olarak Kürdistan İşçi Partisi anlamına gelmektedir.

Marksist-Leninst ve kürtçü ayrılıkçı bir hareket olarak kendilerini tanımlamaktaydılar.

Gelecek senelerde Pkk kendisini ne kadar kürt halkının temsilcisi olarak göstermeye çalışsa da daha kurulumunun hemen ardından kendileri ile çok yakın düşüncede olan bir çok örgüte saldırılar ve infazlar düzenleyerek bölgede kendini hakim kılmaya çalışmıştır.

Özgürlük Yolu,Kawa,DDKD, Rizgari, Beş Parçacılar, KUK ve Tekoşin başta olmak üzere kendi terör alanlarında önlerine engel olabilecek tüm örgütleri zayıflatma ya da ortadan kaldırma düşüncesindeydiler.

Ülkemize bir çok zarar veren bölücü örgüt,fikirdaşı dahi olsa en başta kendine muhalif kim varsa öldürmenin ve ortadan kaldırmanın peşindeydi.

Muhalif tüm örgütlere silahlı saldırılar ve suikastler düzenlediler.

Kendi rant şebekelerine engel olabilecek tüm pürüzleri ortadan kaldırmak için saldırıyorlardı.


Olaylar devam ederken gerçekleşen 12 Eylül 1980 karanlık darbesinin neticesinde hapishanelerde yaşanan olaylar Pkk'nın kendisine yeni örgüt üyeleri kazanmasında önemli bir rol oynamıştır.



1980'li yıllarda eğitim ve eylemlerine devam eden PKK özellikle 1985 sonrasında Almanya,Hollanda ve Fransa başta olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde temsilcilikler kurmaya başlamış Orta Doğu coğrafyasında ise Suriye,Irak ve İran başta olmak üzere bir çok ülkede çeşitli faaliyetler ile kendilerini göstermiş özellikle bu üç ülkede ülke yönetimlerinin de tavizleriyle terör birimleri kurmuşlardır.


Pkk çıkış ilkeleri temel alındığında Marksist-Leninist bir örgüt olarak tanımlanmaktadır.Bu sebeple büyük iki kutubun olduğu soğuk savaş döneminde ''sözde'' ideolojik olarak ve bölgesel çıkarlar sebebi ile daha yakın pozisyonda olduğu SSCB ile yoğun ilişkilerde bulunmuştur.SSCB özellikle Suriye'deki kamplar üzerinden Pkk'nın eğitilmesi ve silahlandırılması yönünde çalışmalarda bulunmuştur.

PKK bu süreçte eylemlerine devam ederken örgütün şiddeti de ivme kazanarak devam etmekteydi.

90 lı yıllara gelinirken SSCB'nin dağılma sinyalleri göstermeye başlaması ardından,Irak Kuveyt savaşında Irak'ın işgal hareketi sonrası ABD ve Birleşmiş Milletler'in Irak'a karşı operasyona girişip bölgedeki siyasi ve askeri hakimiyeti ele geçirme çabasının hız kazanması ile birlikte PKK'nın hami terazisinde ağırlığı artan taraf ABD oldu.

Bunun yanı sıra gerek Ermeni Lobilerinin Pkk'yı uluslararası alanda meşrulaştırma faaliyetleri,gerekse Avrupa'daki Pkk'lıların çalışmaları ile Pkk politize edilmiş bir alana çekilerek meşrulaştırılma faaliyetleri hızlandırıldı.

Daha önce eğitim verme alanında Pkk üyelerine destek olduğu ile ilgili bilgiler dolaşan İsrail ise Kuzey Irak'ta yaşayanları Saddam Hüseyin'e karşı koruması bahanesiyle bölgede oluşturulan ABD Çekiç Güç biriminin en önemli destekçisi olmuştur.

Bu projeyle Pkk,ABD ve İsrail gözetimi altındaki bu dönemde güç kazanmış bölgede hem yayılım politikasını uygulamış hem de yeni silahlar edinmiştir.

Bölgede petrol başta olmak üzere yeni bir çok gelir,güç ve egemenlik kazanmak için enaniyet içindeki tavırlarını sürdürmüşlerdir.

1990 lı yıllar PKK için bir önem daha taşımaktadır.Pkk'nın 2 kutuplu soğuk savaş düzenindeki Marksist Leninist tavrını yumuşatması,politikaya ağırlık verip önce yerel ardından uluslararası bir zeminde tanınabilirlik aşamasında ilk büyük adımların atmasına yol açmıştır.

Bu süreçten sonra Pkk sürekli fikirsel olarak değişiklikler gösterecek rant şebekelerini ayakta tutmak,uyuşturucu geçişini sağlamak,bölgede güç elde edip şebekesini güçlendirmek,sözde komutanlarının rahatlarının bozulmamasını sağlamak adına devamlı bir fikirsel kıvraklık kazanacaktır.

İleriki yıllarda bu yumuşama ve siyasi görüş değişiklikleri devam edecektir.

Özünde çıkar ve güç elde etme amacının sağlıklı zihinlerde açık olarak gözüktüğü kanlı oluşum her siyasi ortama ayak uydurmaktan kaçınmayacak kadar ilkesizliği şiar edinmiştir.

1993 genel seçimlerine SHP çatısı altında giren ve Öcalan'ın siyasetteki temsilcisi kabul edilen Halkın Emek Partisi 20 milletvekili çıkararak Türk Siyaseti'nde Pkk adına çok önemli bir atılımda bulunmuştur.


Daha sonra SHP'den ayrılarak HEP'i kuran grup parti kapatma davaları nedeniyle
önce DEP'i sonra ise HADEP'i kurarak siyasi yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Sene 1994'ü gösterdiğinde PKK eylemlerini ülkenin her alanına taşımış polis,asker,sivil halkı katletmeye devam etmiş,ormanlara saldırılar düzenlemiş,turistik bölgelerde saldırılar yapmıştır.

TSK ve Emniyet güçleri bölgedeki vatansever fikriyatın da istihbarat desteğiyle PKK'ya karşı bir çok operasyonda bulunmuş gerek sınır içi gerekse sınır ötesi operasyonlar ile kararlı mücadelesini sürdürmüştür.

Ancak 2000 sonrasında daha çok değineceğimiz bir konunun en önemli inşa hareketi bu dönemde atılmıştır.

PKK yazımızda bahsettiğimiz bir çok ülkeden stratejik eğitim,maddi destek ve silahlı eğitimler dışında çok önemli bir destek daha almıştır bu;

Global dünya kamuoyuna nasıl meşru bir siyasi hareket olduğunun ispatlanması yönünde doktrinler ve hareketin legalize edilmesi plan ve programlarıdır.

Bu sebeple üniversite ve öğrenci hareketlerine büyük önem verilmiş,sanatçı ve gazeteciler arasında propaganda çalışmaları yapılmaya başlanmış propaganda yayınlarına ağırlık verilmiştir.

Özellikle eşitlik,adalet,özgürlük gibi sözcükleri kullanarak bu sözcüklerin düşmanı terör şebekelerinin propagandasını yapıp bir çok genç insanı etkilemeye çalışmıştır.






Bu fikri operasyonların başarılı olmaması yönünde vatanseverlerce müdaheleler yapılmış ,gerçekler halka aktarmaya çalışılmış ve derdi bölgede güç elde etmek isteyen suç şebekesi Pkk'nın nasıl bir yapı olduğu tarif edilmiş ancak aksi yöndeki şer çalışmalarıda büyük bir ciddiyetle devam ettirilmiştir.

Sonrasındaki yıllarda Pkk kanlı eylemlerine devam etse de gelişen operasyonlar neticesinde örgüt güç kaybı yaşamaya başlamış örgüt lideri Abdullah Öcalan için yakalanma operasyonları ağırlık kazanmaya başlamıştır.

Pkk'nın ülke genelinde yaptığı zulümler halkın öfkesini en üst düzeye getirmiş hakkaniyetli Milliyetçi duygular had safhaya ulaşmıştır.

Kamuoyu araştırmaları ve halkın önemli bir bölümünün bir sonraki seçimdeki tercihi Milliyetçi Hareket Partisi olarak gözükmeye başlamış,seçmen ibreyi Mhp'ye doğru çevirmiş ve Öcalan-Pkk sorununun artık MHP'yi iktidar yaparak ortadan kaldırılacağına dair kuvvetli bir fikriyat oluşturmuştur.

O dönem Ülkücü,milliyetçi ve vatansever kadrolar bu konuda inançlı ve başarılı anlatımlarda bulunmaktaydılar.

Mamafih bu çalışmalar ve getireceği sonuç;
ABD,İsrail ve bazı Avrupa ülkelerinin gelecek zamanlardaki bölgedeki kurulum politikası için çok büyük bir gedik yaratacak bir gerçekliktir.

Bölgedeki ülkelerin zayıflatıldığı ve tampon bölgelerin yaratılabileceği bir alan yerine milliyetçi bir hükümetin bölgede üstelik bölücü terör örgütünün liderinin infaz edileceği ve örgütünün bitirilebilecek bir noktaya gelineceği bir zaman dilimini yaratacak olması ve bunu dış güçlerin kabul etmesi,göz yumması tamamen bir aptallık olurdu.



Bunun dışında da bir çok odak bir çok muhtemel plan ve fikirleri için Öcalan'ın infazının çok yanlış bir hamle olacağını düşünmekteydiler.

Bu sebeple tarihi bir hamle yapılarak ABD tarafından Abdullah Öcalan 56.Hükümet'e yani Demokratik Sol Parti hükümetine teslim edildi!

Bu olayın ardından bir sonraki seçimde DSP birinci parti seçildi!

Dsp'nin önderliğinde kurulan hükümette Mhp ve Anap koalisyon ortağı olma görevini üstlendiler.


57.Hükümet'in kurulmasının hemen ardından 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremleri gerçekleşti.


Daha yeni faaliyetlere başlamış olan 57.Hükümet deprem acısı karşısında büyük bir hızla çalışmaya başlamış,imkanlar oluşuturulmuş,fonlarla,yardım kuruluşlarıyla depremle mücadele ve yeniden kurulum çalışmaları başlamıştır.

Depremin acıları sürerken Türkiye Cumhuriyeti'nde hakkında en fazla manipülasyon yapılan bir konu gündeme geldi Abdullah Öcalan ve asılamaması!

Özetle bahsetmek gerekirse öncelikle yukarıda belirttiğimiz gibi Öcalan Mhp'nin de yer aldığı koalisyon hükümetine değil DSP hükümetine teslim edilmiştir.

Gelecek seçimde kurulan Dsp-Mhp-Anap koalisyonu döneminde idam edilmesi beklenirken Mhp'nin bütün çabalarına rağmen idam edilmemesi yönünde ret oyu kullanan diğer partiler sebebiyle Öcalan idam edilememiştir.


Devlet Bahçeli ve kurmaylarının devletin her kademesinde bu konu ile ilgili çalışmaları sonuç vermemiş idam edilmeli yönünde oy vermelerine rağmen elbette bütün partilerin birleşimi karşısında oy sayısı yeterli olmamıştır.

Bu çok uzun ve derinlikli bir konu ve metnimizin odak noktası olmadığından derinlemesine incelemeyeceğiz.

Ancak gerek internet gerekse arşivlerde MHP'nin fikrinin son damlasına kadar mücadele ettiği lakin koltuk sayısının bu iş için yeterli olmadığı aşikar bir halde gözükmektedir.


2001 yılı krizlerle geçti.

Terör olaylarının yarattığı ekonomik maliyet,körfez savaşı dönemi ekonomik sıkıntılar,depremin yarattığı çok büyük ekonomik zarar bu krizin alt yapısını oluşturdu.

Zaten mevcut iktidar Uluslar arası kamuoyu için çok tercih edilebilir bir hükümet değildi.

Özellikle Milliyetçi Hareket Partisi global tefeci kurum ve kuruluşlarla barışçıl bir ilişki kurmuyor her fırsatta yapılan yanlışlara yüksek perdeden karşı çıkıyordu.

Tüm bu zorluklara rağmen deprem bölgelerinde yeni kentler inşa edilmeye çalışılıyor hükümet elinden geldiğince krizin zararlarını engellemeye çalışıyordu.

Konumuz Pkk bu sebeple bu konuyu daha fazla uzatmadan devam edecğiz.

Ancak açık olan bir şey vardı ki bu hükümet uluslar arası bir çok lobi faaliyetinin istediği bir hükümet değildi ve ''gelişen olaylar'' neticesinde

3 Kasım 2002 Günü yapılan seçimlerle AKP iktidara geldi.

Partinin genel başkanı siyasi yasaklı olduğu için başbakanlık koltuğuna Abdullah Gül oturdu.

Ancak partinin genel başkanı geleceğin başbakanı ve daha sonrasında ise Cumhurbaşkanı olacak olan RECEP TAYYİP ERDOĞAN'ın seçimlerden bir gün sonra yolladığı mektup bu yazımızın temelini oluşturacak niteliktedir.




MEKTUBUN GÖNDERİLDİĞİ KİŞİ

Dr. Paul Wolfowitz
Savunma Bakan Vekili
Pentagon

ADRES

Washington DC, 20301
Ford
TARİH:4 Kasım 2002







Değerli dr. wolfowitz, 
Ü
lkelerimiz arasındaki tarihsel ortaklık ve dostluğun gelecekte de sürmesi ümidimi paylaşmak için, bu mesajımı ortak dostlar aracılığıyla doğrudan size ulaştırmak isterim.
Seçim sonuçlarının bizim genelkurmay saflarında biraz rahatsızlık yaratmış olabileceğinden, resmî konumunuz gereği, hiç kuşkusuz haberdarsınızdır. bilmenizi isterim ki, onların türkiye nin müreffeh, seküler ve birinci dünya topluluğunun güvenilir bir üyesi olması ümitlerini partim ve ben de paylaşıyoruz. ve geçmişte hiç olmadığı kadar birleşmiş olan ülkemizin çıkarları için en iyisi olacak şekilde birlikte çalışabileceğimiz kanaatindeyim.
B
u amaçla, org. özkök ile mümkün olduğu kadar kısa sürede mahrem, özel bir toplantı yapabilmeyi ümit ediyorum. özel cep numaram şudur:


B
u yardım ve ülkeme geçmişte gösterdiğiniz dostluk için çok teşekkürler. 
Sizinle kişisel olarak görüşmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
En iyi dileklerimle.


RECEP TAYYİP ERDOĞAN

GENEL BAŞKAN





İşte bu mektubun ardından yasaklı başkan Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm kapılarını,imkanlarını ve bağımsızlığını uluslararası zemine tamamen açmıştır.


Ülke bu mektup ve bu mektuptan sonraki görüşmeler ve ilişkilerle bir çok bataklık deryasına sürüklendi ancak biz konudan sapmayacağız ve PKK'nın gelişimi hakkında açıklamalarımıza devam edeceğiz.


1 Eylül 1999 günü hem mecbur kaldıkları hem de Abdullah Öcalan'ın da teslimiyetçi ve yenilmiş tavrı nedeniyle tek taraflı ateşkes ilan etmek zorunda kalan bölücü örgüt yeni dönemde çeşitli uzantılarla ve isimlerle tekrar gündeme gelmeye başladı.

Türkiye'nin yeni vizyonunda kendi rant şebekelerine de önemli bir rol düşeceğini anlamışlardı daha doğrusu anlamaları sağlanmıştı.

Abdullah Gül başbakanlık yaptığı dönemde ABD Dış işleri bakanı Colin Powell ile özel bir görüşme ve anlaşma yapmıştı.

Uzun süre kamuoyundan gizlenen anlaşmanın maddeleri



1. Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek: Irak’ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk ordusuna bağlı özel kuvvetler, dört ay içinde aşamalı olarak Türkiye sınırları içine çekilecek.

2. Sınır harekâtlarına son: Türk ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak. PKK/KADEK’in Türkiye egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekâtlarına da son verilecek.


3. PKK’ya askerî harekât için ABD’den izin: PKK/KADEK’E karşı Türkiye devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askerî harekâtlar için, ABD askerî makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak.


4. Türkiye’ye ambargo ve askerî yaptırım tehdidi: Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/KADEK’e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD hükümeti, “Kürt halkına karşı şiddet kullanıldığı ve soykırım uygulandığı” çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı müdahale gibi siyasal ve askerî yaptırımları saklı tutacak.

5. ABD’nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım: Türkiye, ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askerî birlik verecek. Türk birliklerinin üst komuta yetkisi, ABD komutanlığında olacak.


6. Türk ordusunun asker ve silah gücünde indirim: Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek, özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak, bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına [Belgede konsept deniyor] göre ayarlanacak, Türkiye’de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecektir.



7. Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak: Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözümona ‘Kürdistan’ adı verilen kukla devlet, resmen ilan edildikten sonra, Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin kukla devletin kuruluşunu “savaş nedeni” sayan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak.



8. PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af: Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak.




9. PKK/KADEK yasallaştırılacak: Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK/KADEK’e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak, hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmaları için gerekli hukukî ve siyasal önlemler alınacak ve uygulanacak.




10. Belediyelere özerklik: Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkartılarak, Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.




11. Dört yılda aşamalı olarak federasyona geçiş: Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terkederek, federasyona geçecek.




12. Kıbrıs’ta Denktaş devredışı bırakılacak ve Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak: KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “Arafat modeli” denen uygulamayla devre dışı bırakılarak, Kıbrıs’ta Annan Planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek.



13. Ege’de Yunanistan’ın taleplerine esnek tutum: Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak, sık sık ortaya çıkan “it dalaşı” sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.



14. Ermenistan’a yönelik kısıtlamaların kaldırılması: Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek, sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak, Ermenilerin Türkiye’ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak.

PKK ve uzantıları Ortadoğu'da görevini yerine getirmek zorundaydı ve bu sebeple Büyük Ağabey Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanına emirler yağdırmaktan kaçınmıyordu.


Aradan geçen bir süre sonra yasağının kaldırılmasının ardından gerçekleştirilen ara seçimle milletvekili seçilen Erdoğan,Abdullah Gül'ün geçici olarak yürüttüğü görevinden istifasını sunmasının ardından başbakanlık görevine geldi.



Her zaman Erdoğan'ın yakın çevresinde olan Abdullah Gül'ün yeni görevi ise elbette tüm kritik işlerin yürütüleceği Dış işleri Bakanlığı'ydı.


Mecburi ateşkese geçen,lideri yakalanmış aralarındaki fikir ayrılıklarından bölünmeler başlamış PKK bu plan için elbette yetersiz kalırdı ve 1 Haziran 2004'te PKK yeniden eylemlere başlayacağını duyurdu.

Tarihsel anlatımı bir kenara bırakırsak olayın en açık tabir ile anlatımı şudur,


Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünya global ekonomi patronlarınının ve önde gelen ülkelerin ekonomik ve güvenlik çıkarlarına uygun olarak dizayn edilmek zorundadır.


Bu dizaynın tek nedeni sık sık dile getirilen petrol değildir.Elbette petrolün de önemi vardır lakin yapmaya çalıştıkları şey ''Yeni Sömürgecilik Anlayışı''dır.




Büyük Ortadoğu Projesi başta olmak üzere bir çok proje;

ekonomik ve eğitim alanında geri kalmış bir çok halkın,
sanayi ve ilim alanında gelişmiş bir çok halkın hizmetinde çalışmaya ve gerekirse ölmeye yönelik projeleridir!

Kaynakların doğru kullanımı ve ''modern'' insanın güvenli bir şekilde yaşamını sürdürmesi için dünya üzerindeki bir çok ülkede sözde devrimler yapılarak hizaya getirme çalışmaları gerçekleştirilmek zorundadır.

Türkiye'de bu konuda Akp ile anlaşma sağlanılmış Akp kendi iktidar ve maddi çıkarları için Türkiye'nin yeniden dizayn edilmesine imkan sağlamıştır.


Bu sürecin özellikle Pkk'yı legalize etme kısmı ve 1990 larda başlayan çalışmalarda asıl hız Akp döneminde alınmıştır.

Üniversitelerde Pkk örgütlenmeleri kurulmuş kendilerini eşitlikçi,özgürlükçü,çağdaş olarak nitelendiren bir çok genç bu fikirlerle uzaktan yakından alakası olmayan PKK'nın global propaganda çalışmaları ile fikirsel ve duygusal olarak kandırılmış PKK'yı bir özgürlükçü fikir sanarak onun yörüngesine çekilmişlerdir.


Bu ülkede yaşayan her birey Pkk'nın vahşetini izlediğinden dolayı gençler birdenbire bu güruha çekilemeyeceği için sivil toplum kuruluşları üzerinden çalışmalar yapılmış ülkemizdeki bir çok stk global sermayedarların temsilcilikleri gibi çalışmışlardır.


Bir çok sermayedar bu işin içinde olsa da en büyük sivil toplum yönlendiricisi ise haysiyetsizliğin dünyadaki en büyük timsali olan George Soros ve ona bağlı vakıf ve derneklerdir.


Kıyafet özgürlüğü,kadına şiddete hayır,toplumsal eşitlik,hayvan hakları,askeri darbeler hayır gibi tüm insanlığın destekleyeceği konuları Türkiye'de bir tek kendileri savunuyormuş gibi gözüküp bu konuları aslında umursamayıp hedefe giden yolda bir maşa gibi kullanan Soros vakfı ve o eksende bir çok vakıf gençliğin PKK'yı makul bir seviyede algılamasına neden olmuşlardır.



Kimi zaman kendini bu büyülü yeni dünya masalına kaptıran akademisyenler,kimi zaman aldıkları ekonomik yardımlarla bu işe gönül veren profesörler ile Pkk masumlaştırılmaya başlandı.

Dağda,kırsalda,şehirde acımasız bir şekilde cinayetler işleyen,uyuşturucu sevkiyatı yapan,muhaliflerini katleden,dağda tecavüzü meşru sayan PKK ,liderlerinin açık bir şekilde DEP'e oy vermeyenin tavuklarını bile öldürün dediği ve emre koşulsuz şartsız uyan katliamlar gerçekleştiren PKK birden çeşitli basın ve stklarca boynu bükük isyankar bir halk hareketi olarak resmedilmeye başlanmıştır.


Ülkemiz çözüm süreci ve çeşitli davalarla devamlı örselendi

Çeşitli davalar yaratlarak bir çok asker,vatansever kişi ya da kurum itibarsızlaştırıldı.

Kurucumuz ve önderimiz Mustafa Kemal Atatürk bir çok kirli propaganda ile karşı karşıya bırakıldı.


Global vakıflar AKP üzerinden PKK'yı meşrulaştırmak için Habur Rezaleti başta olmak üzere nice rezillikler yaşattı.

Tüm bunların sebebi eskinin sömürgesici güçlerin yeni sömürgecilik anlayışı ile dünyaya hükmetme çabalarıdır.

Bu çalışmaların bölgesel aktör ve sömürgeci başı ise Recep Tayyip Erdoğan olmuştur.

Daha önce bölgeleri işgal edip insanları köleleştiren ülkeler şimdi para ve kara propaganda yoluyla önce arkadaş sonra sahip rolüne bürünerek insanları köleleştirmekte ve halkları sömürge haline getirmektedirler.




Bakın dünyada çalışma yaptığı her bölgede muhakkak zorlama değişimlerin ve ulusal birlik sorunlarının çıktığı Prof.Vamık Volkan 2010 yılında Abdullah Gül'e çözüm süreci hakkında hazırladığı raporda ne gibi önerilerde bulunuyor:
*Türklük kavramı yerine Türkiyeli kavramı kullanılmalıdır.
*Dünyanın en iyi, en kaliteli Kürtçe eğitim veren üniversitesi Siirt ve Mardin’e kurulmalıdır.
*Öğretmenler günü yılın öğretmeni ödülü Mili Eğitim Bakanımız tarafından Siirt Tillo’da İbrahim Hakkı Hazretleri’nin bulunduğu yerde verilmelidir.
*Özerlik sistemi de artık tartışılır hâle getirilmelidir.
*Ekopolitik Misak-ı Milli sınırları ile ilgili çalışma yaptığına göre bu tür toplantıları Erbil’de, Musul’da, Süleymaniye’de gerçekleştirmek için çaba harcamalıdır.
Devlet temel hak ve özgürlükler kapsamında imzaladığı uluslararası anlaşmalara uymalıdır.
*Ana dilde eğitim yapılması için demokratik sınırlar içinde düzenlemeler yapılmalıdır.
*Yerel yönetimlere sosyal problemlere çözüm bulacak yetki verilmelidir.
*Cem evlerinin yasal statüye kavuşması için Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Yasası ve bunun paralelindeki yasalar yeniden gözden geçirilmelidir.
*Silahsızlanma konusunda devlet son derece önemli adımlar atarak PKK’yı dağdan indirme çalışmalarında realiteye uygun çözümler geliştirmelidir.
*Hükümet, Kürt halkının siyasi partilerini, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderlerini muhatap alarak açılım konusunda cesaretli davranmalıdır.
*Anayasanın özellikle ilk üç maddesinin değişmelidir.
*Barış sürecinin, çatışmasızlık sürecinin devam edebilmesi için hâlâ devam eden sınır ötesi operasyon ve bombalamalar durdurulmalıdır.
*Özellikle anayasamızda, kanunlarımızda ve diğer mevzuatta Türklüğü ön plana çıkaran, üst kimlik olarak vurgulayan hükümlerin ivedi olarak düzeltilmesi, çıkartılması ve daha kapsayıcı hâle getirilmesi gerekir.
*Dağlara, taşlara yazılan “Ne mutlu Türk’üm!” yazısı ayrışmalara yol açtığı için silinmelidir.
*Andımız kaldırılmalıdır.
*Sonradan değiştirilen coğrafya isimleri geri iade edilmelidir.


71 Listelik uzun bir çalışmanın sizlerle küçük bir bölümünü paylaştık.









Bu çalışmalar devam ederken PKK projesinin ilerlemesinde en önemli adımlardan biri atıldı.

Çalışmaları uzun süredir yapılan,PKK isminin zihinlere yerleşmiş gerçek anlamını yani terörü,zulümü,katliamları,düşmanlığı 2.plana atılmasını sağlayacak olan yeni parti projesi:HALKLARIN DEMOKRASİ PARTİSİ

HDP, bu hareketin sivri ismi ve eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın dediği gibi Abdullah Öcalan'ın son 20 yılını adadığı bir projedir.Elbette Öcalan bu projesini aldığı talimatlar ve brifler doğrultusunda hazırlamış daha sonra proje çeşitli yönlerden geliştirilmiştir.

PKK isminin kirlenmişliğinin önüne geçecek,dünyada kendini bir barış şebekesi olarak gösterebilecek bir oluşum.

Sanatçıların,akademisyenlerin gururla çatısı altında buluştuğu modernist bir hareket.


Oysa gerçek PKK'nın yayılma politikasına bir kaç tuğla daha ekleyen bir grup insan ve onların peşinden giden çoğu HDP bataklığının farkında bile olmayan kitleler....



----

Sizleri daha fazla yormadan yazımızın son bölümüne gelelim.


2015 şartlarına gelindiğinde terör olayları üst boyutlara tırmanmış,komşularla ilişkilerimiz neredeyse düşmanlık seviyesine ulaşmış,işsizlik ve ekonomik yetersizlikler güçlü bir şekilde hissedilmiş,insanlar Türk-Kürt,Alevi-Sünni ve bir çok ikilemeyle düşmanlaştırılmıştır.

Sınır kontrolü zayıflamış,insanların birbirine tahammülü kalmamış,suç şebekeleri gönül rahatlığı ile boy gösterir hale gelmiştir.

Ülkemizin bir çok yerinde bombalarla katliamlarla yapılmakta insanlar öldürülmektedir.


Türkiye Cumhuriyeti kara bir dönemden geçmektedir.

Oluşumumuzun adı MHP'Yİ ANLAMAK olduğundan dolayı yazımızı bitirirken siz değerli okuyucularımıza bir kaç tavsiyede bulunmak isteriz.

MHP parti doktrini ve siyasi stratejisi gereği PKK ile uzaktan yakından ilgilsi olabilecek hiç bir bireyi kadrolarında bulundurmamış ve bulunduramayacak partilerin en önde gelenidir.

Çağdaşlaşma ve modernleşme yolunda,kadının toplumda özgürlüğü yolunda her daim çalışmaları olsa dahi bu ve benzeri hassasiyetleri kullanmak isteyerek MHP'ye yerleşmeye,sızmaya çalışacak hiç bir zihniyet başarılı olamayacaktır çünkü MHP bu konuda çelikleşmiş bir irade sahibidir.


MHP gelenekleri ve anlayışı gereği tüm terör örgütlerine eşit ve düşman bir mesafededir.Ayrılıkçı terör,radikal dini terör vb tüm gruplara karşı tahammülü yoktur.Terörün her türlü faaliyetine karşıdır.


MHP yapısı itibarı ile Türkiye'de yaşayan her vatandaşın partisidir.İnsanları Türk,Kürt,Çerkes,Laz diye ayırmaz.Türk Milliyetçiliğini savunurken farklı bölgesel ayrılıkları zenginliği ve gücü olarak görür.

Hareketin kurucusu Alparslan Türkeş

''Kürt ne kadar Kürtse Türk de o kadar Kürttür, Türk ne kadar Türkse, Kürt de o kadar Türktür'' sözünü şimdinin sahtekar siyasetçileri gibi ortama ayak uydurmak için değil Milliyetçi anlayışın kürtlerin de içinde bulunduğu kapsayıcı bir hareket ve tavır olduğunu belli etmek için söylemiştir.


Milliyetçi Hareket kadrolarında çok sayıda akademisyen barındırır, AKP belasının gittiği ülkenin normalleşme sürecinde hem maddi hem manevi günlere çabuk ulaşması için çalışmalar yapacak ilim adamları ile gelecek günlere hazır bir durumdadır.

Bunun dışında halen eğitim görmekte olan öğrenciler ya da tarlada,fabrikada,tersanede çalışan milliyetçi gençler de ülkenin aydınlık günler görmesi için artan imkanlarla daha moral ve motivasyonlu çalışacaklardır.

Elbette Mhp zihniyeti kendimden olan kazansın zihniyeti değildir MHP'li Şehit Bakan Gün Sazak zamanında kadrolardaki tüm farklı siyasi görüşteki insanlar ''babamız öldü'' diyerek ülkede kaçakçılığı bitirme noktasına gelen yiğidin mermilerle dağlanan bedeninin ardından yasa boğulmuşlardır.

Mhp her zihniyetin her insanın beraber ve kardeşçe yaşayacağı bir geleceği bizlere sunmaktadır.

Yazımızı okuyan her bireyden bunu değerlendirmesini rica ederiz.

Saygılarımızla

www.mhpyianlamak.blogspot.com