28 Ağustos 2016 Pazar

SORGULAMASIZ BİAT KÜLTÜRÜNÜN TEMEL YAŞAM ALANLARI

Biat en sık kullanılan ve kabul gören anlamıyla ele alınırsa,bir lider,kişi,topluluk,ulus ya da çeşitli yapıların otoritesini kabul etmek,onun buyruklarını yerine getirmeye söz vermek,onun emrinde olduğunu bildirmek manasına gelir.

Bazı durumlarda saygı gösterip kişinin yolunda olmak manasında da kullanılır.Bu yüzden başlık olarak salt biat kavramını değil toplumsal bir garabet halini almış ''sorgulamasız biat'' olgusunu seçtik.

Sorgulamasız biat nedir ve neden kötüdür?

Sorgulamasız biat,biat edilenin doğruluğunu,ahlakını,dürüstlüğünü,
yaşantısını biat edenlere karşı verebileceği zararı hesaba katmadan gözü kararmış bir tutumla
kabulleniştir.

Bu kabulleniş biat edilenin en büyük silahıdır.

Bir süre sonra biat eden her birey biat edilenin daha da güçlenerek kendi habitatını büyütmesini sağlayan organizmalardan ibaret haline gelir.


Eğer bir zalime sorgusuz biat ediliyorsa,zalimin kötülüğü belirli bir kesimin kolektif bilinciyle kutsanmış hale gelir...

Bu yazımızda 21.yüzyıl'da yani yaşadığımız çağdaki sorgusuz biat kültürünü ele almak istedik.

Elbette kültürel gelişimlerin temelinde mazideki kıvılcımlar vardır ancak hem başlı başına ayrı bir yazı konusu olduğundan ötürü hem de önceki dönemlerde yaşanan biat kültürü farklı saik ve yaklaşımlarla ele alınarak yazılması gerektiğinden bu yazıda günümüze dair örneklendirmeler bulacaksınız.


Cumhuriyeti kurarken en önemli temellerden birini Cumhuriyet insanlarının birey olması ve hür iradeleriyle hareket edebilmeleri düşüncesi olarak belirleyen Atatürk ve çalışma arkadaşları bunun toplumsal olarak kabul görebilmesi için uzun ve uğraşlı çalışmalar,kararlar vermişlerdir.

Bugün sorgulamasız biatın yılmaz neferleri tarafından topa tutulan laisizm bu çalışmaların,kararların başında gelir.

Laisizm hakkında ''sorgulamasız biat'' güruhuna bir kaç kelam etmek gerekirse;

Ülkemizde ve coğrafyamızda tam olarak sayısı bilinemeyen irili ufaklı ağırlıklı olarak İslami kökenli dini grup,cemaat,tarikat arasında sürekli fikri ya da fiziki çatışmalar hakimken ve gücü ele geçiren tarafın diğer taraflara ağır saldırısı ve yaptırımları söz konusuyken Türkiye Cumhuriyeti'ni Laisizm ilkeleri doğrultusunda bir temele oturtanlara,en çok inançlıların saygı göstermesi gerekir.Herkesin inancını kendi ilkeleri doğrultusunda yaşayabildiği bir sistem düşünmeyi yitirmemiş her birey için büyük bir kazanımdır.









Sorgulamasız biat kültürünün toplumumuzda en çok görüldüğü yerler

-SİYASAL İSLAMCI CEMAATLER

-RADİKAL İSLAMCI TARİKAT VE YAPILAR

-SİYASİ PARTİLER



Elbette sorgusuz biat kültürü Maalesef daha bir çok alana yayılmış beynin içindeki bir ur gibi birçok insanımızın zihnine yerleştirmiştir ancak bu 3 temel yapı en önde gelen sorunları barındırdığı için bu yazıda onları ele almak istedik.




SİYASAL İSLAMCI CEMAATLER

Kuruluş temellerinde genellikle Türkiye Cumhuriyeti demokratik sisteminin ülkedeki tüm problemlerin temel sorunu olduğu söylevi hakimdir.Eleştirdikleri demokratik sistemde bir parti kurarak ya da bir ya da birkaç partinin vücuduna girerek orada gelişir ve varolurlar.

Bu siyasal müdaheleyi,varoluş çelişkisi nedenlerini mecburiyet olarak açıklarlar.

Sorgusuz biat kültürünü sivil toplum kuruluşlarından,sızdıkları devlet dairelerine kadar her yerde sürdürebilirler.Başlarında bulunan tarikat liderleri sahabelerin yaşadığı dönemdeki gibi giyinmek zorunda değildir.Yalnız iç toplantlarında,sohbetlerinde sünnettir savıyla eski döneme ait giyim ritüeli uyguladıkları sıklıkla görülen bir durumdur.Aslında giyim tarzlarını bir mesaj olarak göstermeye meyilleri vardır.Ancak omurgasız oldukları için sevmeseler,tasvip etmeseler dahi dışarı karşı poz vermek uğruna her şekilde girmeye müsaittirler.

Liderleri yine kendileri tarafından ''Allah Dostu'' olarak tanımlanır.Bu tanım zihnindeki din kavramını tarikat tarafından yönlendirmeye bırakmış kimseler için adeta sihirli bir anahtar vazifesi görür.Okuma ve araştırma oranı normal standartların gerisinde olan halkımızın içinde bulunan siyasal islam müritleri,başlarındaki şeyhin ağzı kalabalık sözleri,kaynağı belirsiz ve çoğu sonradan uydurulmuş kendinden önceki sözde ''Allah Dostları''nın sözleriyle anestezi işleminden geçirilirler.

Sistemi çeşitli isim ve sıfatlarla nitelendirdikleri şeyhleri yönetir bazı durumlarda şeyh sağlık yönünden,ilerlemiş yaş yönünden yönetemeyecek pozisyondaysa şeyhin sağ kolu ya da yakınları tarafından bu görev yürütülür ancak şeyhin bir sembol olarak tutulması geleneği asla bozulmaz.
Netice itibarı ile ''sorgulamasız biat''çeşitli yöntemlerle devrede kalmaktadır.

Eğer yaygın bir siyasal islamcı yapıysa diğer şehir ve ülkelerde şeyhin temsilcileri yer alır.Bir alt grupta ise yöneticiler,yönlendiriciler bulunmaktadır.Bunlar üst kesimden gelen bilgileri yayma,toplantı düzenleme gibi organizasyonlarda yer alır Cemaate bağlı olan maddi kaynakların gerektiği takdirde üst kademeye iletilmesi ya da yatırımlar yapılmasıyla ilgilenirler.Siyasal İslamcıların hemen hemen her iş koluyla ilgilendikleri gözlemlenmiştir.Bir alt katmanda gazeteciler,iş adamları,sanatçılar,sporcular gibi vitrin tabir edebileceğimiz güruh yer alır.Propoganda ve maddi gelirlerin bir kısmı bu katmandan sağlanır.Bu güruhun bir alt katmanında ise hoca ya da cemaatin yapısına göre başka bir isimle adlandırılan yapı yer alır.Bunlar cemaatin halk arasındaki propaganda,üye kazandırma faaliyetlerinin yürütürler.Sohbet faaliyetleri,burs ve yardımlar için aracılık yapma,evliliklere vesile olma gibi sosyal hayat konularında aktiftirler.
Burada bir parantez açmak gerekirse bazı siyasal islamcı cemaatlerde evlilik öncesi şeyhe sormak ve onun onayını almak gibi bir gelenek vardır.Bu ritüel daha çok radikal islamcı gruplarda gözükmekle beraber bazı siyasal islamcı cemaatlerde de gözükmektedir.


Siyasal islamcı taban en kalabalık tabakayı oluşturur.Üst tabakaların da etkisiyle ''sorgulamasız biat''kültürünün had safhada yaşandığı alandır.Tv,gazete,cemaat üçlemesiyle gerek zihinsel gerekse fiziksel olarak çıkmaları çok zor olan yapıya gömülmüşlerdir.Gerekirse ailelerini kötü koşullarda yaşatmak pahasına cemaatlerine neleri var neleri yok vermekten çekinmezler.Bu onlar için kendilerinin farkında olmadıkları bir arınma ritüelidir.

Politikacı,siyasi,yüksek öğretim alanındaki eğitimciler bu saydığımız tabakaların en üst katmanından en alt katmanına hükmettikleri güce ve yapıyla ilişkilerine bağlı olarak bulunabilirler.Eğitim düzeyleri,toplumdaki duruşları ne olursa olsun cemaate bağlılık en önde gelen yaşamsal gerçeklikleridir.

Tüm bu tabakalar İslam dinine inandıklarını zannederler ancak verilen öğretilerle herkesin tamamen günahkar olduğu ve bu günahın bedelini ödemek zorunda oldukları varsayılan bir inancın yaşayanları gibi sürekli bir korunma ve sığınma arzusu içindedirler.

Demokratik toplumların onların inançlarını özgürce yaşayabilecekleri bir yapı olduğunun farkında değildirler çünkü inançları deforme olmuş özünden sapmış bir haldedir ve ''sorgulamasız biat'' kültürünün köleleridirler.


RADİKAL İSLAMCI TARİKAT VE YAPILAR

Kendilerini topluluk nazariyetinde en çok belli eden tarafları giyim tarzları,saç ve sakal biçimleridir.
Peygamber sünneti olarak nitelendirdikleri şalvar,cübbe,sarık gibi kıyafetler ve sakal sıklıkla görülen giyim-kuşam adetleridir.Kadınlar burka veya çarşaf giyerler.

Çıkarları için sünnet dışına çıkarak lüks arabalarla seyahat edebilir,lüks evlerde kalabilir,pahalı kıyafetler giyebilir buna kaynağı belirsiz yüzlerce yıl önce yaşamış sözde ''Allah Dostları'' kesiminden referanslar verip belli konularda ''mecburen'' çağa ayak uydurmak gerektiğinden bahsederler.

Genellikle standart tarzlarının dışına çıkmazlar,ancak tarikatin emrettiği görev,meslek vs. için gerekiyorsa kıyafetlerinde değişiklik gözlemlenebilir.

Hemen hemen tüm radikal gruplarda millet,milliyet kavramı yoktur.İslam dinine inananların ancak '''Ümmet'' olabileceğini savunurlar.

Ancak ellerine fırsat geçtiği anda ''Ümmet'' içerisinde kendilerinden farklı düşünenleri yok etmekten çekinmezler.


Temel olarak ''yok etmek'' üzerine dayalı bir inanç sistemine sahiptirler.
''Sorgusuz biat'' kültürlerinin en önemli alt yapısını doğru bulmadıkları bir şeyleri yok etmek kültürü oluşturur.


Benzerleri dışında olanları,doğrularına ters düşen hareketlerde bulunanların yaşamasını tasvip etmezler.

Büyük bir kısmının Radikal İslamcı Teröre ya desteği vardır ya da doğrudan Radikal İslamcı Terörün kaynağını oluştururlar.

Kuran-ı Kerim'i okuduklarını iddia etseler de tefsirleri çıkarlarına göre değiştirebilir bunun yanı sıra yüzlerce yıl önce yaşamış insanların söyledikleri zihinlerinde Kuran-ı Kerim'den önce gelir ancak bunu asla dile getirmezler.

Demokrasi,evrensel ahlak,Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki fikirleri sığ ve yetersizdir ancak bu sığ ve yetersizliklerini süslü kelimelerle büyük bir bilge tavrıyla pazarlar.

Yalan söylemekten çekinmezler.Kimi gruplar liderlerini çok yüce makamlarda görür.

Liderlerini halife veya mehdi olarak adlandırmaktan çekinmezler.

Siyasetle ilgileri yokmuş gibi davransalar dahi hükümetlerden muhakkak belirli pozisyonlar elde etmenin derdindedirler.

Modern dünyanın ve gerçek inancın düşmanlarıdırlar.

Türkiye Cumhuriyeti'nin asalaklarıdırlar.


SİYASİ PARTİLER

Çok Partili Demokrasilerin en önemli birimi olan siyasi partiler çoğunlukla fanatizmle iç içe geçen
sistemler olarak algılanmışlardır.



Bir siyasi partiyi desteklemenin temel unsurları arasında yer alması gereken

-Parti kuruluş amaç ve ilkelerine haiz olmak

-Partinin geçmişten günümüze yaptığı faaliyetlerin bilinmesi

-Güncel siyasette partinin yeri ve konumu

-Güncel siyasete ve geleceğe dair partinin projeleri,planları,hedefleri

-Parti açıklamalarıyla yaptıkları arasındaki tutarlılık ve çelişkiler

şeklinde çoğaltabileceğimiz bilinmesi gereken gereklilikleri yerine getiren elbette bir çok vatandaşımız vardır.

Ancak kalabalıklara baktığımız zaman ''sorgulamasız biat''ın devreye girdiğini

aile içi nesilden nesile aktarım,yüksek perdeden vaatlerin etkisi altında kalmak,inançsal zaaflar vesilesiyle sorgulama ve düşünme gerçekliğinin bir kenara bırakılıp mankurtlaşmanın başladığını görürürüz.

Bu evreden sonra tek bir siyasi parti ve tek bir siyasal lider vardır ve bu akıl ile alınmış bir karar değildir.

Yazımızın odak noktası olan ''sorgulamasız biat'' kavramının tüm konu başlıklarında ortak noktası akıl ile alınmayan kararlar olduklarıdır.

Aksi takdirde elbette bir insanın ömrünü ve hayatını bir ideoloji ışığında,inandığı liderin izinde yaşaması en normal ve saygı duyulan dik duruşlardan biridir.


Ancak aklın çıkarıldığı,muhakeme yeteneğinin çıkarıldığı ve ''sorgusuz biat kültürü''nün devreye girdiği her durum kişiyi ve toplumu çürümeye iter.

Bir süre sonra inandığınız liderin ne yaptığı,ne konuştuğu,inandığınız ilkeleri nereye götürdüğü önemsizdir.

Öfkeyle sürekli onu savunmak zorunda kalırsınız,yaptığı hatalar,işlediği kabahatler arttıkça sizin onu savunma refleksiniz artar daha büyük bir öfke ve hırsla onu savunursunuz.

Artık benliğiniz,karakteriniz yok olmuş yığının bir parçası haline gelmişsinizdir.

Demokrasinin en zarar gördüğü alanlardan biri de bu bakış açısının geliştiği siyasi partilerdir.

Siyasal partilerin ''sorgulamasız biat'' kültüründen arındırılması demokrasinin gerekliliklerindendir.


Sorgusuz biatın toplumumuzdan silinerek insanların hür iradeleriyle inançlarını yaşadıkları gün din kavramı da hakkıyla yaşanabilecek,demokrasi ve birey olma kavramları da amacına ulaşmış hale gelecektir.

İnsan en çok düşünceleriyle insandır.

Saygılarımızla



www.mhpyianlamak.blogspot.com

17 Ağustos 2016 Çarşamba

15 TEMMUZ SONRASI MİLLİYETÇİLİK OPERASYONLARI



Ülkemizde gerçekleşen Yobaz Fethullah Terör Şebekesi'nin yapmaya çalıştığı darbe girişimine karşı duruş aşamasında,saldırının engellenmesinin sonrasında uzun zamandır siyasilerin ve siyasilerin yönlendirmesiyle halkın önemli bir bölümünün kenara kaldırdığı ''milliyetçilik'' gerçeğinin primitif bir örneğini izledik.

Elbette insanların ne sebeple olursa olsun bayrağımızı taşıması tüm milliyetçileri mutlu eder.
Bunun yanı sıra halkın ortak bir refleksle Yobaz Fethullah Terör Şebekesi'nin karşısına bayraklarla çıkması da güzel bir tavırdır.

Ancak bu olumlu tavır mevcut hükümet ve Cumhurbaşkanının yıllara yayılan milliyetçilik karşıtlığını elbette bizlere unutturmayacak.

Sırf ülkücü olduğu için devlette ve özel sektörde fişlenenleri,görevlerinden alınanları,

Milliyetçiliği ayaklar altına alacağını iddia eden,Ben bozkurtla dolaşmıyorum, ben eşrefi mahluk olan insanlarla dolaşıyorum açıklamalarında bulunan Cumhurbaşkanını,

Türk'üm demekten utanan ve bunu sıkça ifade eden iktidar kalemlerini,

''Türk'' olmanın,bunu ifade etmenin,töre ve anlayışının ötekileştirilerek itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı yoğun bir medya ve iktidar baskısını unutmadık.

Habur'da yankılanan akortsuz sesler hala kulaklarımızda!




Sahi Onur abidesi Yarbay ALİ TATAR'ı hatırlıyor musunuz?Ha o Yobaz Fethullah Terör Şebekesi yüzünden intihar etmişti onu saymayalım öyle mi?


Bu şebekeyi destekleyen,göz yumanlar ne olacak peki?


Elbette ona da cevabınız var biliyoruz!

''Devlete sızmaya başlamaları AKP iktidarından önceye dayanıyor...''


Şebekenin devlete sızması AKP iktidarından önceye dayanıyor tamam ancak; şebekeyle mücadele edenlerin görevden alınması,şebekenin devlet tarafından en üst düzeyde koruyup kollanması,şebekenin bu ülkenin onurundan intihar eden asil bir yarbayına mermiye kafa attı demesi tam da AKP iktidarı dönemine denk geliyor!

Yobaz Fethullahçı Terör Şebekesi'nin kalkışmasının bastırılmasının ardından nöbetlerle başlayan,tüm parti liderlerinin katılımıyla devam eden ve barolar birliği başkanıyla dertleşmeyle güncelliğini sürdüren ''birlik,beraberlik'' mesajlarının Cumhurbaşkanına biat ekseninde ilerlediği çok üzerinde durulmayan bir husus.


Ebu Said-i Ebu’l-Hayr' ait ''GEL NE OLURSAN OL YİNE GEL!'' sözü

Cumhurbaşkanı'na biat et ve ne olursan ol gele dönüşmüş durumda.

Gündemden düşmüş sanatçılar,gazeteciler,siyasetçiler aklınıza hangi kesim gelirse bu sözün tılsımlı etkisiyle kendilerine yer bulmaya başladılar.

Peki tüm bu süreçte bizi rahatsız eden konuların en başında gelen mesele olan Türk Milliyetçiliğinin Dizaynı kapsamında değerlendirdiğimiz ''MİLLİYETÇİLİK OPERASYONLARI'' derken neyi kastediyoruz?


Türk Milliyetçiliği en basit tanımıyla Türk Milletinin refahını,kültürel ve ekonomik düzeyde gelişmesini dünya arenasında öncü bir noktaya gelmesini hedef alan bir kültürel gerçekliktir.

Kendisine karşı zararlı fikriyat beslemeyen veya dünya üzerinde zararlı projelerde bulunmayan hiç bir ülke,yapı ve sisteme düşmanlık beslemez aksine kendi gelişim çalışmalarını sürdürürken diğer halklarla iletişim ve yardımlaşma içeren insana değer veren bir bakış açısı içerir.


Türk milliyetçiliğinin tarihteki yansımaları ''milliyetçilik'' kavramı tarih sahnesinde ön plana çıkmaya başladığı dönemden çok daha önceleri ''töre'' kavramıyla anılmış daha sonrasında günümüze kadar kendini geliştirerek dinamik bir yapıyla ilerlemiştir.

15 Temmuz sürecinden sonra yaratılmaya çalışılan ''zaten hepimiz milliyetçiyiz'' tavrı ve yaklaşımı milliyetçilik kavramının mevcut iktidarın partisel potasında eritilmeye çalışılmasından başka bir şey değildir.


Türk Milliyetçiliği kendisine bu kadar zarar vermiş bir iktidar ve yapının,sürekli kandırılmasıyla meşhur ellerine emanet edilecek bir kavram değildir!




Başka bir deyişle iyi anlamanız gereken bir şey var;

Milliyetçilik sizin zor zamanlarınızda kendi köhne ideolojilerinize eklemlendireceğiniz basit bir olgu değildir!

Türk Milliyetçileri dört bir koldan Milliyetçi gerçekliğin yarını ve gelişimi için çalışmalar yaparken elbette fikriyatımızı bir süblimleşme ile çark havuzunuza katmanıza gözlerimizi kapatacak değiliz.

Bu fikriyat çeşni fikir akımları arasında bir seçenek değil,binlerce yıllık bir kültür altyapısı ile çağın her türlü imkanını değerlendiren sistemiyle geleceğin söz söyleyenleri olmaya yönlenmiş bir ilim yoludur.


Bu fikriyatı kendi katarlarına katmak isteyen devlet erki sahipleri;

Siz bu boş hayalleri bırakın,demokrasi nöbetlerinde hanımlar evde oturacak diyen zihniyete dikkat edin de yine kandırıldık açıklamaları duymayalım!







12 Ağustos 2016 Cuma

YİĞİT TÜRK KADINI MERAL AKŞENER HAKKINDA



2014 Aralık Ayından beri mhpyianlamak.blogspot.com sitesi faaliyetlerini sürdürmektedir.
Yazılarımız Twitter'da ve blog adresimizde paylaşılmakta kimi zaman Facebook'ta kimi zaman ise takipçilerimizin teveccühü ile onların sosyal medya hesaplarında paylaşılmaktadır.


İlk günden bugüne herkesin bildiği üzere Milliyetçi Hareket Partisi ile gönül bağımız haricinde resmi hiçbir bağımız bulunmamaktadır.

İlk yazımız dahil her yazımızda amacımız MHP ve Milliyetçi,Vatansever duruşun herkes tarafından algılanması her eğitim seviyesindeki ya da her siyasi anlayıştaki vatandaşlarımızın Milliyetçi Hareket duruşunu anlaması,tanımaya çalışmasıdır..


Blog maceramız devam ederken ve bu macerada siyasi arenayı gözlemlerken olumlu girişimlerini her zaman en yüksek perdeden savunduğumuz ancak olumsuz olarak nitelendirdiğimiz hamlelerini de yine uygun bir dille belirttiğimiz Dr.Devlet Bahçeli'nin artık devir teslime gitmesi gerektiği fikri zaruri hale gelmiş yazılarımızda bu konuda fikir beyan edip görüşler paylaşılmıştır.

Bu görüş paylaşımında mevcut Genel Başkan Dr.Devlet Bahçeli hep en uygun dille ve üslupla anılmış artık bir kongre ile devir teslim yapması gerektiği konusunda analizlerimiz sizlere sunulmuştur.

Dr.Devlet Bahçeli'nin son dönemde pozitif ve efektif bulmadığımız yönetim anlayışından sonra Türk Milliyetçilerini şaha kaldıracak ismin yıllardır siyasi hayatını ve sosyal yaşantısını büyük bir beğeni ile izlediğimiz Sayın Meral Akşener olduğuna inandığımızdan ötürü onun Genel Başkan olması yönünde tweet ve yazılarımız yayınlanmıştır.

Biz bu prensiple inandığımız yolda yürürken...

Meral Akşener hakkında büyük bir karalama kampanyası başlatılmış,Meral Akşener'in isminin geçtiği her yer artniyetlilerin durağı haline gelmiştir.

Çıktıkları yolda kararla ilerleyen fikirdaşlarımız her ortam ve şartta Meral Akşener'in inançlı duruşunu anlatırken karalama kampanyaları dozunu arttırmaya devam etmiştir.

Önce DYP'de görev aldığı için fikriyatı sorgulanmaya çalışılmış,sonra Fethullahçı olduğu safsatası yayılmaya çalışılmış,sonra sol örgütlere yakınlığı iddia edilmiş,sonra Hillary Clinton temsilcisi en son da FETÖCÜ ilan edilmiştir!

Aslında herkes her şeyi biliyor ve bilerek bu davanın Can Ablasını suçluyor,ancak biz madem A'dan Z'ye herkese hitap edeceğiz diyerek yola çıktık iyi niyetli olup sadece olanlara inananlara,inandırılanlara tek tek açıklayalım.

1-Meral Akşener-Doğru Yol Partisi döneminde İç İşleri bakanlığı yapmıştır.Ülkemizin özellikle hain PKK terörü ile ilintili olmak üzere kritik bir dönemden geçtiği o yıllarda önce ülkem düsturuyla ve BAŞBUĞ'un bilgisi dahilinde cesur ve atılgan bir görev üstlenmiştir.Başbuğ'un bilgisi dahilindeki kısım için aşağıdaki haberi inceleyebilirsiniz http://www.gazete2023.com/guncel/basbug-turkes-ile-meral-aksener-arasindaki-tarihi-diyalog-h45910.html

Bunun yanı sıra o dönem DYP'de vatan meselesi diyerek görev almış ÜLKÜCÜLERİ araştırırsanız
bu konuya çok daha iyi vakıf olacaksınız.Mesele siyasi değil vatan meselesi olduğundan böyle bir siyasi girişimde görev almış bunun nedenlerini de daima ifade etmiştir.



2-Meral Akşener hayatının hiç bir döneminde ''Fethullahçı'' denilen daha sonraları bir şebeke olarak karşımıza çıkan görüşten olmamıştır.Gerek aile yapısı,gerekse bireysel görüşleri gereği bu grubun bir parçası asla olmamış her zaman kendi eksenin ülkücü,milliyetçi görüşleri ile varolmuştur.Ailesi, tanınmış ve sevilen ülkücü ağabeyi,saygıdeğer eşi,oğlu,gelini ve ailesinin en küçük ferdi torunu ile tüm siyasi ve sosyal yaşantısı bu yazıyı okuyan bireylerin ya da tüm Türk ailelerinin nasılsa o düzlem ve inançla devam eden güzel,mutlu bir ailenin mensubu olmuş,bu güzel portreyi samimiyet ve doğallıkla herkesle paylaşmakta elbette bir beis görmemiştir.


3-Bu başlı başına komediden öteye geçemeyecek bir iddiadır.Meral Akşener'in ağabeyi Nihat Güler yıllarca ülkücü camia içinde önemli hizmetler vermiş bir neferdir ve Meral Akşener onun tedrisatından geçerek bugünlere gelen yiğit bir Ülkücü Türk Kadınıdır.

4-Meral Akşener Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile
TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili olarak tüm parti temsilcilerinin görüştüğü gibi bir görüşme yaşamıştır.Bunu her kaynaktan doğrulayabilirsiniz.Oysa fotoğraflar medyaya olduğundan farklı bir görselmiş gibi ''özellikle'' yansıtılmıştır.


5-Meral Akşener henüz ne MHP Genel Başkanı ne de başka bir görev sahibi olmamasına rağmen sadece gönüllerin lider ablası olarak FETÖ VE PKK'ya yardım ve yataklık yapanları yargılayacağız demiş tüm konuşmalarıyla bu örgütün karşısında olmuştur.Her zaman din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı kategorilerde değerlendirilmesi gerektiği seküler anlayışta olan Meral Akşener her daim yobaz ve bağnazlığa karşı çıkmıştır.

İlk tüzük kurultayı tarihinden bahsettiği
15 MAYIS videoları kırpılarak sanki yobaz isyan hareketi 15 Temmuz'dan bahsettiği gibi bir hava yaratılmak istenmişrir.

Sözde milliyetçi siteler dahi bunu böyleymiş gibi yayınlamak gafletinde bulunmuşlardır.


Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e ait Yurtta Sulh Cihanda Sulh sözünü Atatürk'e saygılı tüm Türkler gibi gibi bir konuşmasında örnek vermiş Önderimize ait bu değerli sözü kullanmak isteyen yobaz terör örgütü Fethullah ile ilişkilendirilmek istenmiştir!

Bu söz Mustafa Kemal Atatürk'e aittir bu sözü yarın bir gün başka bir terörist söylese onun sözü kabul edilemeyeceğine göre Meral Akşener'i bu sözle suçlamak sadece ucuz bir iftira çalışmasından ibarettir.

-----

Yobaz Fethullahçı Çete'nin 15 Temmuz girişimine karşı olduğunu daha ilk dakikalardan itibaren belirten daha önceleri zaten bu çete ile mücadele edileceğini söyleyen Sayın Meral Akşener ömrü boyunca bu zihniyetin karşısında durmasıyla meşhur bir savaşçıdır.

Peki karşıt duruşunu ve onurlu mücadelesini ''Milliyetçiliği ayaklar altına aldık diyen'' bir zihniyetle mi yürütmek zorundadır?

Yobaz Fethullahçı Çete'ye karşı olmak için AKP ile saf tutmak gibi bir zorunluluk mu vardır?

Üstelik günümüzde hala ciğerlerimiz,yiğitlerimiz şehit olurken,yobazlık illeti devletimize bu kadar bela açmışken tarikatler ve cemaatler üzerinde ciddi bir araştırma yapılıp hangilerinin ''demokrasiye uyumlu'' anlayışta hangilerinin yobaz ve ''demokrasinin'' geleceği için tehlikeli oldukları belirtilip bir ''YOBAZLARI DEVLET GÖREVLERİNDEN UZAKLAŞTIRMA OPERASYONU'' yapılmamışken
(elbette çoğu güçlenmekte olan bu cemaatlere operasyon bir rüya halindedir şu an)

Işid tehlikesi hala içimizde ve burnumuzun dibindeyken

İnsanların ekonomik durumları ve işleri sıkıntılı bir belirsizlik içindeyken bizim zihniyetimizde olanların halkımızla,milletimizle bir olmak yobaz,gerici çetelere,bölücü yapılanmalara karşı durmaktan başka bir pozisyon almamız mümkün müdür?

Bu karşıtlığı sürdürürken mevcut iktidar anlayışıyla saf tutmak gibi bir mecburiyet algısı yaratmak nasıl bir kirli zihnin ürünüdür!

Bu durum içerisindeyken mevcut iktidar partisinin ve Cumhurbaşkanı'nın taraftarlığı haline gelinecek bir pozisyona girmek kadar acziyet içeren bir başka durum var mıdır?


Bizim Sayın Meral Akşener'e giderek güçlenen ve sağlamlaşan bir inançla destek olmaya çalışmak istemimizin sebebini hiç düşündünüz mü?

Göçmen olan,göçmen bir TÜRK olmanın zorluklarını ailesinden dinleyerek büyüyen vatana aşık olmuş bir Türk kızının bu ülkenin kaotik yıllarından sıyrılıp iftiralara,saldırılara,tehditlere boyun eğmeden gelmesi,üstelik her dönem devrin güçlü ve zaliminin karşısında dimdik durması bizler için ne kadar kıymetlidir hiç hesaba kattınız mı?

Üniversite'de Ülkücü kardeşlerimiz tehdit edilince gidip nöbet tutan bu yiğit kadının sadece orada bulunmasının manasını bile hiç düşündünüz mü?

Bu ülkede İç İşleri bakanlığı yapmış yani kolluk kuvvetlerinin tepedeki makamın bulunmuş bir insanın karşısında barikatlar ve kolluk kuvvetleri diktiğinizde ona sevgimizin katmerleneceğini hesaba katmadınız mı?

Yanına çok iyi eğitim almış,iyi eğitim alamayanı kendini çok iyi eğitmiş her kesimden genç,yaşlı,kadın,erkek bir mertlik ordusu toplamış Meral Akşener'in bu güzel insanlarla ülkeyi nereye götürmek istediğini gerçekten göremeyecek kadar mı ruhsuzlaştınız?

Her kesimden altı boş ve hakarete varan sözler edilmesine,yıllarca Fethullah Terör Şebekesi'nin tetikçiliğini yapmış saçı ak ruhu kara namussuzların alçak iftiralarına karşı sözlerinin adabını bozmadan bir kılıç gibi keskin ve kararlı duran bu yiğit TÜRK KIZINI neden desteklediğimizi gerçekten göremiyor musunuz?

Umuyoruz bir gün siz de gerçeği paylaşmaya bir adım atarsınız.

Bizler kararlılıkla Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve Kıymetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in izinden geleceğe yürüyüoruz...

Saygılarımızla


www.mhpyianlamak.blogspot.com